Kurallar netleşmeden siyaset yapmak!
Gazeteciliğe ilk başladığım 1970’li yılların başında siyasetin geleceği üzerine kısa, orta ve uzun vadeli yorum yapmak bugüne göre daha kolay olduğu gibi, yorumlarda isabet şansı bugünkünden çok fazlaydı. Geçen zaman kuralları ya işlemez hale getirmiş ya da siyasete siyaset dışı müdahaleler alışkanlık haline geldiği için artık siyaset üzerine orta ve uzun vadeli yorum yapmak imkansızlaşmıştır. Bu şansa belki sadece siyasete müdahaleyi kafaya koymuş bazı kesimlerin kamuoyu oluşturmak için sızdırdıkları haberlere ulaşan kişiler sahip olabilmektedir.
1960’lardan beri siyasetin içinde, hatta pek çok hareketin başlatıcısı olan Hasan Aksay Ağabeyle gazetede sohbet ederken bir arkadaş, “Ağabey 20 ay sonrasını nasıl görüyorsun?” diye soruyor, Hasan Ağabey de bu soruya net bir cevap vermenin zorluğunu ifade ediyordu. Gerçekten de günümüzde siyaseti uzun süreli okumak hemen hemen imkansız hale geldi. çünkü, siyaset normal mecrasında yürümüyor ve sadece siyaset erbabı tarafından belirlenmiyor.
Söz gelimi bundan üç ay önce başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP hakkında kapatma davası açılacağına ihtimal veren kaç kişi vardı? Kapatma davası açıldıktan sonra “Biz dememiş miydik?” diyen elbette çok olur. Kağnının tekeri kırıldıktan sonra yol gösterenin çok olduğu gibi.
Bu bakımdan kurallar netleşmeden bu ülkede siyaset yapmak çok zordur. özellikle de belli prensip ve ideallere, bir başka ifade ile kırmızı çizgileri olan siyasetçiler için siyaset ateşten gömlek olmaya devam ediyor.
Buna karşılık net çizgileri olmayan, kıblesi belirsizler için siyaset yapmak kolaydır. Dün söylediklerinin bugün rahatlıkla tersini söyleyebilenler, dün AB’nin savunucusu iken bugün şartlar değişince hemen AB’ye karşı harekete geçebilen, dün dini, gericilik olarak ilan eden bir siyasetçi bugün birtakım dini hükümleri konuşmasına malzeme yapabiliyorsa bunlar için sıkıntı söz konusu değildir. Bunların tek sıkıntısı millet desteğini almaktadır. Zaten millet desteğini alamadıkları için de siyasete birtakım siyaset dışı müdahalelerle siyasetin yeniden şekillenmesine destek vererek yeni oluşacak ortamda kendilerine bir imkan doğmasını beklerler.
Kısacası siyasete dış müdahalelere karşı tüm siyasetçiler ortak bir tavır takınmadıkları sürece bu memlekette siyasette bir oturmuşluk sağlamak mümkün değildir. Şahsen bu kuralsızlık, bir başka ifade ile iktidardaki partiye ve zamana göre değişebilen kurlarla siyaset yapmak mümkün olmaz. Olsa bile şekilsiz, renksiz bir siyaset ortaya çıkar. Böyle bir siyasette partilerin ya kırmızı çizgileri hiç olmaz ya da güç odaklarını memnun etmeye yönelik kırmızı çizgiler oluşturulur.
Böyle olunca da topyekün kalkınma için güç birliği sağlanamaz. çünkü, devlet-millet kaynaşması gerçekleştirilemez. Bir milletin ileri, gelişmiş, lider ülke olabilmesi için milletçe fedakarlıklara katlanmak gerekebilir. Söz gelimi ABD ve AB gibi ülke ve kuruluşların tasallutundan kurtulmanın yolu tüm bunlara rağmen devleti ile kaynaşmış bir toplumdan geçer. Bugün ise birtakım kurumlar adeta millet ile mücadele halindedir, milletin değerleri rejim için tehlike olarak algılanmaktadır. Böyle bir ortamda siyasetin uzun vadeli geleceği üzerine akıl yürütmek imkansız hale gelmektedir.
Bu noktada siyasetin geleceği üzerine uzun vadeli sağlıklı yorumlar yapmanın çok önemli olup olmadığı sorusu akla gelebilir. Bana göre çok önemlidir. çünkü, birisi sistemin ve siyasetin kurallarının netleştiğini diğeri ise zamana, şartlara ve kişilere göre değişkenlik arzettiğini gösterir. Zamana, şartlara ve kişilere göre değişkenlik arzeden kurallarla bir toplumun sağlıklı yönetilmesi mümkün olmaz. İstenmese de zaman zaman yönetimde keyfilikler ya da siyasetçilerin kendilerini kurtarma adına zamana göre değişen tavırları gündeme gelir. Bir yandan demokrasi şarkıları söyleyip öbür yandan demokrasi adına keyfiliğe prim vermek tutarsızlık değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.