Yeter artık! Ya çözün ya susun...
İktidarı ve muhalefeti ile her ağzını açan başörtüsü sorunu çözeceklerini söylüyor ama bir türlü çözülmüyor, sadece konuşuluyor. Çözümü yönünde bir adım atılmadığı sürece olayı sadece konuşmak olayın saptırılmasına yol açıyor. Bununda ötesinde siyasiler eğer başörtüsü meselesini çözülmesi gereken bir sorun olarak görüyorlarsa o zaman konuşmanın anlamı yok. Meseleye bir çözüm bulunur olur biter. Sadece siyasiler değil, tüm ilgili şahıs ve kurumlar artık meseleyi mıncıklamaktan vazgeçmeliler. Çünkü; inançlı insanlar rencide ediliyor. Olayın siyaset malzemesi haline getirilmesi sorunun istismar edildiği duygusunu yaygınlaştırıyor. Hele bir de durup dururken ilköğretimde başörtüsünün takılamayacağı, çünkü o yaştaki çocukların kendi iradeleri ile karar veremeyecekleri gibi bir takım açıklamalar gerçekten olayı hedefinden saptırır niteliktedir. Kaldı ki anne babaların çocuklarının yönlendirilmesi hakları yok mudur? Çocukların nasıl yetişmesi ve inanması gerektiğine devlet mi karar verecektir?
Konu konuşuldukça zaman zaman amacı aşan laflar edilebiliyor. Bunda bir art niyette olması gerekmiyor. Bazen, dil sürçmesi bazen de ayaküstü, üzerinde düşünülmeden söylenen sözler konuşanların tüm iyi niyetine rağmen konunun daha da çözümsüz hale gelmesine yol açıyor. Çünkü başörtüsü kişinin inancı ile ilgilidir. İslam dinine göre dini vecibelerin hangi şartlar mecburi hale geleceğinin hükmü ise dini kaynaklarımızda vardır.
Bu bakımdan başörtüsü sorunu siyasi değil, dinidir. Yani insanların inançları ile ilgilidir. Siyasilerin kendilerine göre bir takım açıklamalar yapmaları, konu üzerinde tartışmaların sürdürülmesine katkı sağlamaları sanki mesele dini değil de siyasi bir konuymuş gibi algılamaya yol açmaktadır. Bunun için de konu üzerinde ihtisas sahibi olan ilim adamlarının konuşması, meseleye açıklık getirmesi ve böylece tartışma konusu olmaktan çıkartmaları gerekir. Ama böyle olmuyor konuşması gerekenler susuyor, konuşmaması gerekenler konuşuyor.
Peki sorunun çözümü konusunda siyasilerin yapacağı bir şey yok mu?
Elbette var... Eğer meselenin çözümü için hukuki bir düzenlemeye ihtiyaç varsa elbette bu noktada iş siyasilere düşüyor. Ne var ki siyasiler bu yönde ister uzlaşma ister çoğunluğa dayalı bir çözüm bulmuyor, bulamıyorlar. Ama her ağızlarını açtıklarında "Sorunu çözeceğiz" diyerek topluma ümit veriyorlar. Böylece oy devşirme malzemesi haline getiriyorlar.
Bu arada "Bu çağda başörtüsü mü olurmuş" yollu konuşanlara da rastlıyoruz. Böyle bir yaklaşım İslam'ın hükümlerine aykırıdır. Konuşanı dini bakımdan tehlikeli bir noktaya düşürür. Bazıları bunu bilerek bazıları da bilmeden din konusunda ahkam kesmektedirler. Böylece kendi yanlış anlayışlarını topluma dayatmaya kalkışıyorlar. Aslında dini konulardaki tartışmalar ve bir takım zırvalar sadece başörtüsü ile de sınırlı kalmıyor. Birisi çıkıyor "Herkesin cebince cep telefonu varken herkes uyurken sabah ezanı okunma sına ne gerek var. O saatte kalkmak isteyen telefonunu ayarlar uyanır." gibi söylemler geliştiriyor. Bunu söyleyenin ömründe bir kere olsun camiye gitmemiş olması, hatta camiye karşı oluşu işin bir başka boyutu. Elbette isteyen camiye gider isteyen gitmez ama, gitmek isteyenlerin önüne bir takım bahanelerle engeller çıkartılmaya çalışılması camiden, ezandan duyulan rahatsızlığın bir ifadesi değil midir?
Başörtüsü konusundaki tartışmalarda giderek benzer mantığa dönüşmeye başlamıştır. Sanki başörtüsünden rahatsız olan bir takım çağdaşlar(!) başkaları da takmasınlar, herkes bizim gibi inansın ve ona göre hareket etsin dayatmasını sergiliyorlar. Kısacası artık başörtüsü konusu sanki siyasiler izin verirse normaldir vermezlerse gereksizdir gibi bir anlayıştan vazgeçilmelidir. Bir insan inancının gereği başını örtüyorsa bunun tartışma sebebi yapılması, temel insan hakkının ihlalinden öte bir anlam taşımaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.