Zaten karışık dünyanın karışması böyle mi olur?
VikiLeks internet sitesinde ABD Dış İşleri Bakanlığı'na ait belgelerin (raporlar) yayınlanması belgelerin muhtevasını çok aşan bir heyecan uyandırmış görünüyor. Çünkü söz konusu belgeler medyada "Kıyamet koptu", "Dünya karıştı", "Diplomasinin 11 Eylül'ü" gibi benzer başlıklar altında verilerek olaya gerektiğinden fazla önem atfedildi. Halbuki belgelerin yayınlanmasının kıyametin kopması ile bir ilgisi yok. Belki kıyametin ne olduğunu bilmeyen, kavrayamayanlar için böyle bir değerlendirme söz konusu olabilir.
Hemen belirteyim ki dünkü gazetelere yansıyan bilgilerin sürpriz olan, bilinmeyen bir yanı yoktu. Gazetelerin sanki uzayı yeniden keşfediyor, bilinmeyen bir hususu ilk defa bu belgelerin açıklanması ile dünya öğreniyormuş gibi aktarmalarını insan anlamakta güçlük çekiyor. Gerçekten medyamız dünyadan bu kadar mı habersiz, bu kadar mı olaylar konusunda bilgisizdir anlamak çok zor. Açıklanan belgelerde "ABD Dışişleri Bakanlığı'nın BM temsilcileri ile diğer ülkelerdeki 33 elçilik ve konsolosluğa istihbarat toplama direktifi gönderildiği" hususunun ön plana çıkartılması doğrusu bu belgelerin açıklanmasından çok daha önemlidir. Çünkü, konsolosluk ve büyükelçilik görevlilerinin bulundukları ülkelerle ilgili istihbarat topladıklarını, bunun görevlerinin asli unsurunu oluşturduğunu hâlâ bilmeyen kalmış mıdır? Denebilirki elçilik ve konsolosluklar ve buralarda resmi görevli elemanlar uluslararası anlaşmalar çerçevesinde istihbarat toplama elemanlarıdır.
Bu arada açıklanan belgeler arasında Kaddafi'nin seyahatlere yanında götürdüğü bir hemşire, İran'ın Kuzey Kore'den füze alması, hatta Suudilerin İran'dan çekinmesi ve bunun için bir takım ittifaklar oluşturma gayreti, bu arada Suudilerin El Kaide'ye finansal destek verdiği gibi iddialar sık sık söylenen ve yazılan hususlardır. Yani ortada bilinmeyen bir belgenin yayınlanması yok; bilinenlerin yeniden ABD Dış İşleri Bakanlığı belgesi olarak yayınlanmasından ibarettir.
Aslında açıklanan belgelerin muhtevasından çok bunlarla dünya kamuoyunun farklı yönlere kanalize edilmeye çalışılıp çalışılmadığı daha önemlidir. Bu açıklanan belgelerin ne kadar belge niteliği taşıdığı, ne kadarının bazı konularda kamuoyu oluşturmak için masa başında düzenlenmiş raporlar olduğunun da üzerinde durulması gerekiyor. Yoksa ortaya yem olarak sürülmüş bazı iddiaların oyununa gelmek söz konusu olabilir.
Gazetelere yansıyan haberler dikkatli bir gözle incelendiğinde sanki tüm haberler belli bir merkezde haber yapılarak servis yapılmış izlenimi doğuruyor. Çünkü, tüm haberlerde öne çıkartılan hususlar ortak, hatta başlıklar bile aynı. Söz gelimi Türkiye'nin AB'deki durumu ile Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev'in söylediği belirtilen ve ABD'ye rapor edilmiş olan sözleri tıpa tıp bütün gazetelerde aynıdır.
Kısacası diplomasinin 11 Eylül'ü olarak nitelendirilen belgelerde şahsen dikkatimi çeken ve üzüntüye sevk eden husus Mossad'ın başkanı Meir Dagan'ın Amerikalılarla görüşürken Türkiye'de İslamcıların güçlendiğini söyleyerek, "Asıl sorun ordunun daha ne kadar sessiz kalacağı" demesidir.
Üzüntümün sebebi Mossad Başkanı'nın söylediklerinden çok ülkemizdeki bazı çevrelerin benzer bir söyleme sahip olmalarıdır.
Buna rağmen açıklanan belgelerin Kıyamat koparmakla ya da diplomasinin 11 Eylül'ü olarak nitelendirilecek bir yanı yoktur. Bu tür takdimler kamuoyunu yönlendirmeyi hedefliyor olabilir. Oyuna gelmemek gerekiyor. Unutulmamalıdır ki dünya zaten kafi miktarda karışıktır, karıştıranlar da açıklanan belgelerin sahipleri yani ABD'dir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.