Müslüman Türkiye AB dışında kalsın!..
Wikileaks belgeleri yayınlandıkça bir takım gizli bilgiler ortalığa dökülmeye deva ediyor. İyi de oluyor. Hemen belirteyim ki ABD ve AB ülkelerinin Türkiye'ye bakışlarını gösteren hiçbir belge benim için sürpriz olmuyor. Çünkü, Hıristiyan dünyanın ülkemize nasıl baktığını aşağı yukarı biliyoruz. Denebilir ki olay malumun ilanından ibaret kalıyor. Belki bu gerçeği bilmek istemeyenler için sürpriz olabilir.
Sıkça üzerinde durduğumuz bu konuya tekrar dönmemizin sebebi ise dün medyada yer alan ve Vatikan'daki ABD elçi vekili tarafından 18 Ağustos 2004 tarihinde ABD'ye gönderilen bir bilgi notunda, "Jospph Radzinger (Papa 16. Benediktus), Müslüman bir ülkeyi AB'ye almanın, Avrupa'nın Hıristiyan kurumlarını zayıflatacağına inanıyor" deniliyor. Hangi kurumları neden zayıflatacağı sorusu cevapsız kalmaya dün olduğu gibi bugün de mahkumdur. Sanıyorum bugünkü Papa'nın kardinallik dönemindeki bu düşüncesi İslam'a karşı tavrını gösterir. Gerçi Radzinger'in Papa olduktan sonra düşüncelerinde bazı değişiklikler olduğu, özellikle Türkiye ziyareti sırasında ülkemizin AB üyeliğini destekler açıklamalar yaptığı bilinmekle birlikte, Vatikan'ın Türkiye'nin AB'ye üye olabilmesi için Kopenhag Kriterleri'ni karşılaması gerektiğinin düşünüldüğü, ayrıca Türkiye'nin dini özgürlükler konusunda gerekli ilerlemeyi kaydetmeden AB'ye girmesinden korkulduğu da Wikileaks belgelerinde yer alıyor. Yine yayınlanan belgelerde Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin Kasım 2009'da ABD'ye yaptığı ziyarette mevkidaşı Hillary Clinton'a, "Türkiye kadar büyük bir ülke AB'ye entegre edilemez. Almanya şu anda Türkiye'nin AB üyeliği konusunda karar verecek olsaydı cevap net bir şekilde 'hayır' olurdu" dediği yer alıyordu. Almanya'nın tavrını öğrenmek için Dışişleri Bakanının ABD'deki açıklamasına hiç gerek yok. Merkel daha seçildiği seçimlerin kampanyasından bu güne kadar Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu ısrarla dile getiriyor. Bu arada Belçika, Hollanda ve Fransa'nın tavrı da aynen Almanya gibidir.
AB anayasasına göre bir ülkenin üyeliğe kabulü için üye ülkelerin oy birliğine ihtiyaç olduğu ve üye ülkelerin bu kararı da referandum yoluyla belirlediği düşünüldüğünde görülen o ki Papa'nın daha kardinal iken açıkladığı görüşleri AB ülkelerinde bir ortak görüş halindedir. Bu ortak görüşün birinci ve en önemli dayanağı ise din farklılığıdır. Hıristiyan dünyası yüz yıllar öncesine dayanan Haçlı ruhundan kurtulabilmiş değildir. Ayrıca kurtulmak gibi derdi de yoktur. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ülkemize karşı yürütülen ve ülkemizi paylaşmayı öngören saldırıların kaynağı da bu Haçlı Ruhu idi. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgalinin de temelinde aynı ruh yatıyordu. Bush Irak işgalinin ardından bu düşüncesini tüm dünyaya açıklamakta bir sakınca görmemişti.
Bu noktada Papa'nın Türkiye'nin AB üyeliğine bakışını yansıtan Wikileaks belgelerinin medyaya yansıdığı gün İsveç, İtalya, Finlandiya ve İngiltere'nin dışişleri bakanlarının yazdıkları ortak makalede, "Türkiye'nin AB üyeliğine kuvvetli destek" vermeleri dikkat çekiyordu. Bu haber bazı gazetelerde "Avrupalı 4 dost" başlığı altında yer alırken haberin detayı dikkatlice incelendiğinde bu 4 dostun desteğinin sebebi "Avrupa'yı krizden Türkiye'nin çıkaracağına" dair kanaatlerine dayanıyor.
Yani bu desteğin sebebi Türkiye'ye duyulan dostluk değil. Bu konuda kendimizi kandırmak bir yana toplumu kandırmak yanlış olur. Elbette uluslar arası bir topluluğa üye alınacaksa karşılıklı çıkarların göz önünde bulundurulmasının yanlış bir tarafı yoktur. Ancak, böyle bir desteği dostlukla izah etmek de kendimizi kandırmak olur.
Diyebiliriz ki Batılıların açıktan söyledikleri ile gizli düşüncelerinin genellikle farklılık arz ettiğini düşündüğümüzde AB üyeliğinin bir masaldan ibaret olduğunu anlarız. Ancak politika ya da dış dünya ile ilişkilerimiz konusunda AB'ye üyelik girişimleri gündeme gelmiş, getirilmiş olabilir. Aksi halde Türkiye toplumsal değerlerini terk edip AB değerlerini özümsemeden birliğin üyesi olmayacak, olamayacak, daha doğrusu üyeliğe kabul edilmeyecektir. Bu gerçeği görebilmek için Papa'nın açıklamalarının medyaya yansımasına da ihtiyaç yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.