Bu köşede geçtiğimiz günlerde mesleğe başladığım ilk yıllarda elime geçen bir broşürde doğum kontrolünde kullanılan spirallerin rahim kanserine yol açtığı cümlesinin üzeri karalanarak okunamaz hale getirilmiş olduğunu ve olayı o dönemde çalıştığım gazetede manşet yaptığımı belirtmiştim. Ve bu manşet haberime tekzip de gelmemişti. Önceki gün de bir gazetede bu defa doğum kontrol haplarının kadın sağlığını tehdit ettiğine dair bir haber dikkatimi çekti. Haberde doğum kontrol haplarının atar ve toplardamarlarda tıkanıklık riskini artığına dikkat çekiliyordu.

Doğum kontrolü politikalarının başlangıçta dış kaynaklı olarak ülkemize empoze edildiğini, giderek benimsendiğini, hedefin nüfus artışının sınırlandırılması olduğunu sanıyorum söylemeye gerek yok. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarından itibaren Amerika ile içli dışı oluşumuzun arkasından sadece dış politikamızı değil, içe dönük pek çok uygulamalarımızın da bu ülkede planlanıp bize sunulduğu ve empoze edildiğini, bizim de ne derlerse iyiliğimizi düşündükleri için söylüyorlar mantığı ile ilerisini gerisini düşünmeden uzun yıllar nüfusumuzun artmasını ülkemiz için bir tehlike gibi algıladık. Çünkü böyle takdim ettiler. Siz gelişmemiş bir ülkesiniz. Nüfusunuzun artması ciddi tehlike oluşturur, sözlerine balıklama atladık. Hele birde doğum kontrolünde kullanılacak olan araç, gereçler ve hapların ücretsiz olarak ülkemize verilmesini şükranla karşıladık. Kısacası bir yandan ülkemiz üzerindeki bir takım oyunlara bilmeden alet olduk. Bilerek demek istemiyorum. Böyle bir uygulamayı insan içine sindiremiyor.

O yıllarda yani bundan 40-50 yıl önce bu gerçeği gören aydınlarımız da yok değildi. İnsanımızın kısırlaştırılması ya da bir takım vasıtalarla doğum kontrolünün ülkenin ana politikalarından biri haline getirilmesinin ileride ciddi sıkıntılara yol açacağına, emperyalist ülkelerin oyununa gelinmemesine dikkat çekildi. Ancak, bu dikkat çekenler ya Amerika düşmanı ya da solcu diyerek kötülenme; kısacası etkisiz hale getirme yoluna sapıldı.

Türkiye niçin doğum kontrolüne önce zorlandı sonrada estirilen havaya uyarak bu işte gönüllü hale getirildi?

Çünkü, özellikle Avrupa kıtası giderek nüfus olarak ihtiyarlıyordu. Artık evlilikler çatırdıyor, giderek aile yuvası adeta anlamsızlaşıyordu. Bunun sonucu olarak kadınlar doğum yapmaktan uzaklaşıyor, bunun yerine sabahın köründe sokaklarda köpek gezdirmeyi, evlerini bir bebekle değil de bir köpekle paylaşmayı tercih eder duruma geliyorlardı. Başta Almanya ve Fransa gibi ülkeler olmak üzere nüfus bir yandan yaşlanırken öbür yandan da azalıyordu. Çünkü, doğumlar ölümleri karşılayamaz hale gelmişti. Buna karşılık Türkiye genç bir nüfusa sahipti. Bu genç nüfus Avrupa ülkelerinin araladığı kapıdan buralara göçe başlayınca bunu kendileri için bir tehlike olarak görmeye başladılar

İşte Amerika kaynaklı nüfus planlaması ya da doğum kontrolü politikalar bu yıllarda ülkemizde yaygınlık kazandı. Denebilir ki tüm doğum kontrolü araç ve gereçleri ile hapları ücretsiz dağıtılmaya başlandı. Bunlar başlangıçta ücretsiz olarak bazı ülkeler tarafından da karşılandığı için ilerideki tehlikenin farkına varılamadı.

Hemen belirtelim ki doğum kontrolü uygulamaları sonucu kadınlarımıza uygulanan bir takım aletler ve verilen hapların geçen zaman içinde bir takım sakıncaları da gündeme gelmeye başladı. Ne var ki doğum kontrolü aletleri ve haplar sebebiyle kaç kadınımızın sağlığını, hatta hayatını yitirdiğinin kesin bilgilerine sahip değiliz. Çünkü, bu konuda ciddi bir araştırma yapılmadı. Söz gelimi rahim kanserine yakalanan kadınların yüzde kaçının spiral ya da hap kullandığı araştırılmadı. Araştırılmış olsa da kamuoyuna açıklanmadı. Açıklanan ise sanıyorum işin boyutunu tam olarak yansıtmaktan uzaktır.