Dünyayı aptal yerine koymak!..
Şu Füze Kalkanı olayı işin başından beri bir yalan fırtınası dizisini andırıyor. Aslında Füze Kalkanı Projesinin sahibi ABD... Bunun içindir ki Türkiye'ye işin başında ABD müracaat ederek bir erken yarı sistemi olan Füze Kalkanı'nın bir ayağının Türkiye'ye yerleştirilmesini istedi. Bunun özellikle ülkemiz açısından mahzurları görüldüğü için ABD'ye konu NATO projesi olarak gelirse kabul edilebileceği cevabı verildi. Bu teklif ABD açısından teklifin kabul edilmesi anlamına geliyordu. Çünkü NATO demek ABD demekti ve NATO'nun ABD'nin bu isteğine karşı çıkması mümkün değildi. Neticede de ABD projesi bir anda NATO projesine çevrildi ve Türkiye'nin karşısına getirildi. Bu arada cevabı bulanması gereken bir diğer husus ise bu erken uyarı sistemi bir algıda bulunduğunda buna karşı harekete geçilmeyecek mi? Geçilecekse bu nereden yapılacak? Şimdilik bu hususu sadece bir soru olarak bırakmak ve esas konuya dönmek istiyorum.
Uzunca bir süre konu uyumaya terk edildi. İsterseniz buna uzun müzakere süreci de diyebilirsiniz. Peki Türkiye Füze Kalkanı Projesi ABD'nin bir projesi olarak geldiğinde niçin karşı çıktı da NATO projesi olarak geldiğinde kabul etti? Hemen belirteyim ki aslında Füze Kalkanı Projesi'nin NATO ya da ABD'ye ait olması netice ve işlevi itibariyle farklılık arz etmiyor. Hani dilimizde bir söz vardır, "Ha Kel Hasan, ha Hasan Kel" misali... Ha ABD ha NATO projesi nitelendirmesi de buna benziyor.
Gelelim ABD projesine karşı çıkışımızın sebebi neydi sorusunun cevabına...
Çünkü, ABD İran'a karşı müdahale hazırlığı içindeydi ve bunu uluslararası platformlarda dillendirmekten geri kalmıyordu. Yani bu yönüyle proje ABD'nin İran'a karşı düşündüğü müdahalenin bir ön hazırlığı niteliğindeydi. Peki şimdi proje NATO'ya maledilince hedef değişti mi? Yani Füze Kalkanı Projesi'nin hedefi İran olmaktan çıktı mı? Birileri çıktığını söylüyor ama bu projenin hangi ülke ya da ülkelere karşı geliştirildiğini söyleyen yok. Sadece hedef İran değil deniyor. Bana göre başlangıçta ABD projesi olarak gündeme gelen olayın sonradan NATO'ya dönüştürülmesi kocaman bir yalandı... Kaldı ki Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından NATO için tehlike İslam kabul edildiğine göre Projenin ABD'den çıkıp NATO'ya kaydırılması hedefteki düşmanı tespit için yeterli değil mi? Bu bakımdan hedefin İran olmadığı da ayrı bir kocaman yalan... Hem de yenilir yutulur bir yalan değil. İşin doğrusu hedef İran'dır ama tek başına İran değil İslam Dünyasıdır. Hayata geçirilmek için düğmeye basılan Büyük Ortadoğu Projesi'nin uygulanmasında gerekli bir projedir. Böyle bir projeye bir İslam ülkesinin topraklarını açmasının izahı kolay değildir.
Bu noktada dünkü bir gazetede yan yana yer alan iki haberi ana hatları ile aktarmak istiyorum.
İlk haberin başlığında, "Füze Kalkanın hedefi İran" deniliyor. Bunları söyleyen ise Amerikalı lobici ve Füze Savunma İttifakı Başkanı Riki Ellison... Ellison'a göre Füze Kalkanının kurulmasından maksat İran'dan Avrupa ve ABD'ye yönelebilecek uzun menzilli füzelerin erken tanımlanması!.. Gerçekten İran'ın elinde ABD'yi vuracak kadar uzun menzilli füze mi var? İran'ın geliştirmiş olduğu uzun menzilli füzenin gidip ABD'deki hedefleri vurma ihtimali ve bu ihtimalin ABD açısından ciddiye alındığını yalan olarak bile nitelendirmek mümkün değil. Bu da Saddam'ın sahip olduğu ileri sürülen nükleer ve biyolojik füzelere benzemesin!..
Peki sistemin kontrolü kimin elinde olacak. Ellison bunu da açıklıyor... ABD'nin kontrolünde oluşan NATO savunma sistemi..
Hakikaten artık emperyalist güçler yaptıkları işi allayıp pullamaya, bir diğer ifade ile ambalajlayarak gizlemeye bile gerek duymuyorlar. Biz yaptık oldu, siz de kabul etmek zorundasınız mantığı ile hareket ediyorlar.
Gelelim aynı gazetede bu haberin hemen yanında yer alan Dışişleri Bakanlığının, "Hedef İran değil" başlıklı habere... Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Türkiye'ye kurulacak erken uyarı radar sisteminin İran dahil spesifik olarak herhangi bir ülkeye karşı konuşlandırılmadığını, sistemin NATO'nun caydırıcılık konseptinin bir parçası olduğu vurgulanıyor.
Bu noktada sanıyorum İran'ın ülkemiz açısından bir tehlike oluşturup oluşturmadığı, özelliklede böyle bir kararın açıklanması ile Türkiye'nin İsrail'e rest çekmesinin aynı günlere denk gelmesini birleri izah etmelidir. Çünkü, İsrail'e rest çekildiği günlerde Füze Kalkanı sisteminin bir ayağının ülkemize yerleştirilmesinin kabul edildiği açıklanması akla çeşitli sorular getiriyor. Çünkü, ABD bu sistem ile İsrail'e karşı oluşabilecek bir tehlikeyi önceden tespitin peşinde. Bunun ötesinde tüm söylenen masaldan öte geçmiyor.
Yazımı İran'dan gelen bir açıklama ile bitirmek istiyorum:
"Müslüman ülkeler NATO çıkarına hizmet etmemeli".
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.