Önce her türlü derin yapılanmadan kurtulmak gerekiyor
Kanunlarda sık sık yeni düzenlemeler yapılıyor .Aynı şeyi Anayasa için de söylemek mümkün.Daha 12 Eylül 2010'da geniş kapsamlı bir anayasa değişikliği gerçekleştiği halde çok geçmeden yeni bir anayasa yapılması gündeme geldi. Belli ki tamamı yenilenmeden bir takım değişikliklerle demokratik bir toplum olmak mümkün görünmüyor. Bu arada ceza kanunda yapılan değişikliklerin yeterli olmadığı da çok geçmeden anlaşıldı.Yeni değişiklikler gündemde. Aynı şeyi Ticaret kanunu açısından söylemek de mümkün. Yapılan her yeni yasal düzenlemede bir takım hususlar unutulabiliyor ya da unutulmasa bile toplumdaki çok hızlı değişime paralel talepler yasalarda yeni düzenlemeler yapılmasını zaruri kılıyor. Kısacası kul yapılarının değişmezliği anlayışına dayanan yaklaşımlar sağlıklı olmuyor. Bir takım kişi ve çevrelerin isteği ile Anayasa'ya konulmuş olan değiştirilmez ve değiştirilmesi bile teklif edilemez maddeler bu sakat anlayışın bir sonucudur.
Sanıyorum sıkıntımız bu ülkede istenen rejim ile söylenen arasındaki farklılık işleri çıkmaza sokuyor, tüm yeni düzenlemelere rağmen yasalar çok kısa zamanda toplumun ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
Niçin böyle oluyor sorusuna herkes kendisine göre cevap verebilir. Statükonun devamından yana olanlar için var kabul edilen bazı tehlikelere karşı devletin korunması için bırakın değiştirmeyi, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal ve yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Böyle olunca da sistem sürekli olarak tartışmalı halini koruyor. Çünkü, görünen devlet ve devlet kurumlarının yanında birde görünmeyen devlet ve kurumlar oluşuyor. Bu kurumlar yasal planda bulunmamakla birlikte bir takım eylemlerle sürekli olarak topluma 'biz buradayız' mesajı veriyorlar. Buna son zamanlarda derin devlet deniyor. Siz isterseniz bir başka isim verebilirsiniz.
Eğer bu kurumların bir takım yasa maddeleri ile demokrasi dışı eylemlerine hukukilik kazandırılmış ise o ülkede sistemin adına ne derseniz deyin hiçbir şey değişmez. Bu bakımdan ülkemizin esas sorunu her türlü derin yapılanmalardan kurtulması/ kurtarılmasıdır. Bu yapılamadığı sürece istediğiniz kadar yasalarda değişikler yapın istenen sonucu alamazsınız.
Çünkü, insanlar yasaların kendilerine verdiği görevi yaparken, yetkiyi kullanırken sadece uymak zorunda oldukları yasaları değil ideolojik ve siyasi mensubiyetlerinin tesiri ile hareket ediyor ve buna birde yasal dayanak yada yasalardaki açıklıklardan yararlanma imkanı buluyorlarsa tartışmalarımız hiçbir zaman sona ermez.
Devlet adına görev yapanların bir takım tedbirlerle tam olarak korunma altına alınamaması da buna eklenince işler sürekli olarak çıkmaza sürükleniyor.
Son olarak hazırlanan önümüzdeki günlerde TBMM'ye sevk edilecek olan yeni yargı paketinde mevcut şikayetleri giderici yeni hususlar gözleniyor. Bunların yapılmasına fazlaca bir itiraz olacağını sanmıyorum. Söz gelimi bir iş adamı kendi kusuru yada genel ekonomideki tıkanıklık sebebiyle borcunu ödeyemez duruma düşmüş ise şimdiye kadar ilk akla gelen o kişinin hemen evine haciz memurlarını göndermek ve evde ne varsa hepsini toplayıp götürmek geliyordu. Böyle olunca da yaşanan iflasta doğrudan hiçbir rolü olmayan o evde yaşayan eş ve çocuklar perişan ediliyordu. Halbuki bunun çözümü çok basittir. İnsanların asli ihtiyaçlarını karşılayan mal ve eşyaların haczedilemeyeceği hükmü ile bu meseleyi kolayca aşmak mümkün iken bu yapılmadı.Şimdi yeni düzenleme ile evdeki eşyaların bazılarının haczedilemeyeceği hükme bağlanmış.Halbuki mesele sadece eşyalarla ilgili değildir. Bir insanın tek bir evi varsa bu evi haciz yoluyla satarsanız o evdeki tüm fertleri sokağa atmış olmaz mısınız? Peki böyle bir ceza olabilir mi? Demek istediğim o ki insanoğlunun bulduğu çözümler ideal olmuyor. Bu bakımdan ilahi kaynaktan beslenmeyen çözümler kısa zamanda çözüm olmaktan çıkıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.