Her ölüm üzücüdür ama, Faruk hem üzdü hem şaşırttı
Benim için günlük çalışma gazeteleri okuyarak başlar. Çünkü, gazeteleri okumak işimin en önemli bölümün oluşturur. Dün de yine günlük mesaime başlamak üzere gazeteleri incelerken bir anda manşetten "Engellilerin ışığı söndü" başlığı ile bir ölüm haberini görür görnmez 'Olamaz' dedim. Yanlış anlamayın! Ölümün hepimiz için kaçınılmaz son. Ancak tekerlekli sandalyeye bağımlı olmasına rağmen hayat dolu olarak tanıdığım, yaptığı işleri yakından bildiğim Faruk Öztimur'un intihar edebileceğine ihtimal vermediğim için 'olamaz' dedim. Hâlâ da ihtimal vermiyorum. Zaten gazete haberlerinde de ölüm şekli konusunda bir netlik yok.
Ölüm haberini okur okumaz hemen kendisiyle tanışmama vesile olan aziz dostum Mehmet Köşker'i aradım. Ondan bilgi almak istedim. Çünkü, benim ilişkim 1980'li yılların sonunda İstanbul'dan Ankara'ya göçünce kesilmişti. Ama, Köşker'in devam ettiğini hatta, ona özellikle yayın hayatında elinden geldiğince yardımcı olduğunu biliyorum.
Kamuoyu genellikle A.Faruk Öztimur'u engellilere dönük çalışmaları ile tanır. Çünkü, ömrünü bu yoldaki çalışmalarla geçirmiştir. Ancak, bu arada kardeşimin bir de medya yönü vardı. Kendisini tanıdığımda İstanbul Büyükçekmece'de Hürbakış isimli günlük bir gazete çıkartıyordu. Orada biraya gelmiş, gazetecilik üzerine sohbet etmiş, heyecanı ve ataklığına hayran kalmıştım. Tekerlikli sandalyeye bağımlı olmasına rağmen taşıdığı heyecan ve hayata bağlılığına imrenmiştim.
Bu görüşmenin ardından daha sonraki günlerde bir defada Sefaköy'deki lokantalarında bir araya gelmiş, geleceğe dönük projelerini anlatmıştı. Bu arada benden de gazetesine yazı yazmamı istemişti. Elimden geldiğince Hürbakış'a yazı göndermeye çalıştım. Bazen Milli Gazete'ye yazdığım yazıyı oraya da geçiyor bazen de Hürbakış için özel yazı yazarak gönderiyordum. Bu işi de para karşılığı değil, hayata böylesine bağlı ve idealleri olan bir kimseye destek olmak amacıyla yapıyordum. İstanbul'dan Ankara'ya taşındıktan sonra da bir süre yazılarımı gönderdim. Ancak, Hürbakış'ı sattığını öğrendim. İstanbul'a gittiğim bir gün kızımla birlikte Hürbakış'ı da ziyaret ettim. Gazetenin yeni sahiplerini değil ama yeni yöneticisi ile o vesileyle tanıştım. Yeni yönetici Ahmet Hakan'dı. Uzun bir sohbet ve ikramların ardından Ankara'ya döndüm ve benim için Hürbakış'a yazı yazmamın sebebi kalmamıştı. Çünkü benimki destek vermekti.
Ancak Faruk enerji doluydu ve bir defa medyaya bulaşmıştı. Dışında kalması ona zor geliyordu. Bu defa Yaşama Sevinci Dergisi'ni çıkarmaya başladı. Dergide kendisine bir katkım olamadı ama benim yerime kızım elinden geleni yapıyor ve derginin her sayısından eve getiriyordu. Pırıl pırıl ve dolu bir dergi çıkardıklarını hatırlıyorum. Kısacası Faruk kardeş o tekerlekli sandalye üzerinde birkaç işi birden yürütüyor ve hepsini aksatmadan sürdürüyordu. Lokanta ile ilgileniyor, gazete ve dergi çıkarıyor, bu arada engellilere yönelik dernek yöneticiliği yapıyordu.
Bir ara ANAP'tan İstanbul'da milletvekili adayı olduğunu ama kazanamadığını biliyorum. Sanıyorum o seçimlerin ardından Başbakanlık müşavirliğine atanmış ve oradan emekli olmuştu... Hemen belirteyim ki Sevgili kardeşim Faruk benim tanıdığım günlerde de siyasetle yakından ilgileniyordu. İlgilenmesi de gerekiyordu. Çünkü; engellilerin aşılması ve çözüm bulunması gereken pek çok sorunu vardı. Bu sorunlara çözümün siyasiler eliyle bulunacağına inanıyordu. Sanıyorum bu düşüncesinde de haklı olduğunu yaptığı çalışmaların siyasi kadrolar eliyle hayata geçirilmesi gösterdi.
İşte böylesine hareketli, hayata bağlı ve hedefleri olan bir insanın intihar ettiği haberi karşısında şaşırdım kaldım. Çünkü o ömür boyu tekerlekli sandalyeye bağımlı kalmayı içine sindirmiş, hayata sarılmış biriydi. Lösemi olduğunu öğrenmesi ile kendisini böylesine bırakacağına ihtimal vermek istemiyorum. Bu sebeple ölümün intihar değil, bir kaza sonucu olması aklıma daha yakın geliyor. Bu vesileyle başta eşi, çocukları ve yakınlarına başsağlığı, kendisine de Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.