Bölge barışını ABD'den beklemek gaflettir
Çevremizin kan gölüne ve şehirlerin harabeye döndürülmesine üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Fert olarak bizim yapabileceğimiz duadır ama bölgemiz ülkelerinde yönetici konumunda olanların sorumluluklarının bizden çok fazla olduğunu, eğer doğru değerlendirme yapar, doğru tercihlerde bulunulabilinirse bölgemizde barışı sağlamalarının mümkün olduğu da bir gerçek. Ne var ki, bölgemiz ülkelerinin sınırlarını masa başında belirleyenlerin her birine yandaşlarını atmış olmaları sebebiyle ne yazı ki pek çok ülkede yöneticiler serbest iradeleri ile hareket edemiyorlar. Sonuç olarak barışın sağlanması, hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması bölgemizi ve İslam dünyasını karıştıran güçlerden bekleniyor. Elbette böyle bir bekleyişten bölgemiz ülkeleri ve insanları için hayırlı bir sonuç çıkması mümkün değil.
Bunları söylerken bölgemizde barışının sağlanması ve bir adım ötesi İslam dünyasının birlikte hareket edebileceğine dair ümitsiz değilim. Özellikle bölgemizde Türkiye ve İran’ın birlikte hareket edebilmesi sömürgeci güçlerin elini zayıflatacak, istedikleri gibi hareket etmelerine engel olacaktır. Çünkü sömürgeci güçler bölgemizde ve İslam dünyasının her köşesinde belirleyici konumlarını sürdürebilmek için ya hiç gündemde olmayan ihtilaflar icat etmekte ya da var olan bir takım sorunları kaşıyarak körüklemekte, kalıcı hale getirmeye çalışmaktadırlar. Özellikle ırki ve mezhebi farklılıkların öne çıkartıldığı, bu farklılıkların çatışma sebebi haline getirildiği gerçeği de bölgemizdeki barışın Türkiye ve İran tarafından sağlanabileceğini gösteriyor. Bu bakımdan bölgemizi bir mezhep çatışmasına sürüklemeye çalışan sömürgeci güçler ve onların içimizdeki maşalarının oyununa gelmemek gerekiyor. Barış dururken çatışmadan yana olmak sanıyorum akıllıca olmaz. Özellikle de İran ile mezhebi farkların ön plana çıkartılarak bunu bir saldırı vasıtası haline getirmek iki devletin birbirin yakınlaşmasını değil, uzaklaşmasına vesile olur. Hâlbuki karşı karşıya gelmeleri, hatta bu zıtlığın çatışmaya dönüştürülmesi sadece ABD ve İsrail’in işine yarayacağını görmek için birtakım sırlara vakıf olmaya gerek yok. Özellik de ABD’de karargâh kurmuş, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi dâhilinde hareket eden birtakım çevreler ile bir takım çıkarları sebebiyle ABD’nin gönüllü sözcülüğünü yapan kişi ve grupların ısrarla üzerinde durduğu mezhep farklılığı sebebiyle meseleyi adeta kan davasına döndürme çabaları sömürgecilere alet olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Rahmetli Erbakan Hocamın D–8 anlaşmasına ilk imzayı İran’a giderek burada atması iki ülke arsında bir araya gelmelerini engelleyecek ciddi sebeplerin olmadığını, aksine yakınlaşmanın birtakım farklılıkların törpülenmesine zemin hazırlayacağını gösterir. Çünkü konuşmamak, ilişkileri sürekli çatışma zemininde tutmak bir takım düşmanlıkların temelini atar. Bu ise sadece sömürgecilerin cesaretini artırır diye düşünüyorum. Bunu söylerken İran ile Türkiye arasında inanç açısından farklılık olmadığını söylüyor değilim. Bu farklılıklar İran ile ABD ve İsrail’e karşı birlikte hareket etmeyi engellememeli. Eğer engelleyeceği ileri sürülüyorsa İran’a karşı ABD ve İsrail’in tercih edilmesi gündeme gelir ki bu katillerin dost edinilmesi anlamına gelir ki bu anlayış İslam dünyasını felaketlerden kurtarmaz. Kardeşlerine karşı kâfirlerin safında yer almak anlamına gelir ki böyle bir durumdan Allah korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.