Karma eğitim rejimin teminatı mı?
Milli Eğitim Şurası’ında alınan kararların bir tavsiye niteliğinde olduğu görmezden gelinerek alınan her kararın hayata geçirileceği bir yaklaşımı ile anında eleştiri bombardımanı başlatıldı… Böyle olunca da tartışma ilgisiz alanlara kayıyor. Özellikle belli bir kesim kız ve erkek liselerinin ayrılması, isteyenlerin çocuklarını kız veya erkek liselerine, isteyenlerin de karma okullara gönderebilmesine imkân verilmesini rejim tartışmasına çevrildi. Bazıları karma eğitim devam ederken velilere bir tercih imkânı vermek için erkek ve kızlar için okullar açılması tavsiye kararını rejime dinamit koymak olarak takdim ettiler. Hâlbuki böyle bir tavsiye kararının uygulanması halinde fayda ve zararlarının neler olabileceği tartışılsaydı sanıyorum daha sağlıklı olurdu. Devletçi refleks devreye sokuldu ve sadece polemik yarışı başlatılmış oldu.
Hâlbuki bu ülkede benim ilk, orta ve lise yıllarımda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere çeşitli illerinde kız ve erkek liseleri vardı. Kimsenin de aklına rejimin elden gittiği gelmiyordu. Kısacası, Cumhuriyeti kurunlar erkek ve kız liselerinin ayrılığından rahatsız olmamış söz gelimi İstanbul Erkek Lisesi 1992-1993 eğitim yılına kadar erkek lisesi olarak eğitim verirken bu tarihte karma eğitime geçmiş bulunuyor. Aynı şey kız liseleri içinde geçerli.
Kısacası gündeme taşınmış ve Milli Eğitim Şurası’nda tavsiye olarak karar altına alınmış olmasının ardından aslında yapılması gereken karma eğitimin fayda ve zararları ile kız ve erkek mekteplerinin tercihe bağlı olarak yeni bir alternatif olarak gündeme getirilmesinin eğitim açısından fayda ve zararlarının tartışılması gerekmez mi? Kaldı ki, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde kızlar ve erkekler için ayrı okullar vardır, bugünde devam etmektedir. Böylece velilere bir seçme hakkı verilmektedir.
Sıra ülkemize gelince nedense velilere gerek din dersinde gerek karma eğitim konusunda tercih hakkı verilmek istenmiyor. Bu hakkı devlet kendisi kullanmaya kalkıyor. Kısacası, benim çocuğumun geleceği konusunda söz hakkım olmayacak ama çocuğumun tüm sorumluluğu benim üzerimde olacak böyle bir mantığın ciddiye alınması düşünülebilir mi? Böyle bir yaklaşım çocukların doğumunun hemen ardından devlet tarafından alınıp devlet tarafından büyütülmesi ve yetirilmesi uygulamasından ne farkı kalır?
Görünen o ki, bazıları hâlâ 1940’lı yılların faşist anlayışından kurtulamamışlar. Bir yandan insan hakları şarkısını dillerinden düşürmeyenler her şeyi devletin belirlemesini savunurken kendi kendilerine ters düştüklerinin ya farkında değiller ya da takiyye yapıyorlar. Bu ülkede uzun yıllar devleti kutsayan zihniyet sahipleri istedikleri gibi at koşturdular ama artık inandırıcılıklarını kaybettiklerini görmek durumundadırlar. Uzun yıllardan beri devleti kutsayan anlayışın sahipleri toplumu kendi zihniyetlerine göre şekillendirmek için uğraştıklarından millet tarafından itibar görmemiş, milletin oyu ile iktidar olmayışlarını bile doğru değerlendirebilmiş değiller. Değerlendirebilmiş olsalardı böylesine topluma ters düşen, insanımızın çocuğunun eğitimi hususun da velileri devre dışı bırakmanın peşinde koşmazlardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.