Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

Ensar olabiliyor muyuz?

Ensar olabiliyor muyuz?

Yazıya “Bayırbucak Türkmenleri’ne kapılar açık mı?” başlığını atacaktım, vazgeçtim. 

Zira, niyetimiz yıkmak değil, yapmak; tahrip değil tamir. 

Hafta başında Bayırbucak Türkmenleri’nden Mustafa Abdurrahman’ın kalp krizi geçirdiği için Yayladağı’na götürülmek istendiğini ama sınır kapalı olduğu ve gelen ambulans da “yaralı değil” deyip hastayı almadan döndüğü için hayatını kaybetmesini öğrenmem canımı çok sıktı. 

74 yaşındaki Bayırbucaklı Mahmud Molla’nın beyin kanaması geçirip sınırda 13 saat bekledikten sonra içerdeki sahra hastanesine gönderilmesi ve felç olması asabımı bozdu. 

Daha başka burada anlatmak istemediğim trajik hikâyeler de varmış meğer…

Suriye Türkmenleri Derneği Genel Sekreteri Ahmet Vezir’den de dinledim Bayırbucak’ın son dramını. 

“20 gündür sınır kapalı, böyle devam ederse Bayır çok yakında Esed’in eline geçer” diyor Vezir. 

En yetkili kişilere ve bölgeyi çok iyi bilenlere sorduğumda, “Yayladağı kapısı Bayırbucak Türkmenleri’nin tek beslenme kanalıydı, acilen açılmalı” cevabını aldım.

Cumhurbaşkanımızın “Bize ensar olma şerefini bahşettiniz” dediği Suriyelilere, hele de Türkmenlere bu tür muameleler nasıl revâ görülür? 

Bölgedeki askerî-sivil görevlilerin iyi niyetlerinden şüphem yok; ancak dört yıla yakındır devam eden krizde nasıl olur da hâlâ böyle acemilikler  (veya cinayetler) vukûbulabilir?

Anlamak ve kabul etmek mümkün değil! 

İKİ ZAAF: SAHAYI BİLMEMEK, MEVZUATPERESTLİK

Türkiye’nin yükselen itibarını, dünyaya örnek olan misafirperverliğini, ‘dünyanın vicdanı’ sıfatını hakettiren himaye ediciliğini ve cömertliğini lekeleyen yukarıda naklettiğim durumların müsebbibi olan art niyetli bürokratlar ve sivil toplum kuruluşları yok mu? Elbette var. 

Bu bedbahtlar başka bir yazının konusu... 

Diğer iyi niyetli ama ‘sahayı iyi bilmeyen’ veya ‘mevzuat hazretleri’nin zebûnu olmuş bürokratlar da itibarımızı zedeleyen; kardeşlik ve komşuluk hukukunu çiğneyen hadiselere vesile oluyorlar maalesef. 

Suçluyu, kaçakçıyı, yabancıyı, Türkiye’nin merhametli siyasetini suistimal eden kişi veya grupları masumlardan ayırt etmek yerine (ki bu oradaki mülki idarenin görevi) topyekûn bölge halkını cezalandırmak affedilir bir cürüm değil oysa! 

“Açık kapı politikası bizim için onur vesilesidir” diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sıfır noktasındaki tüm askeri-sivil bürokratların bu konudaki eksikliklerinin giderilmesi için devreye girmesini temenni ediyoruz. 

STRATEJİK ZİHNİYET VE STRATEJİK PLANLAMA 

Geleceğin Suriye’sini inşâ etmek elimizde. Ancak bu gidişat, bırakın geleceği inşâ etmeyi mevcut durumu bile idare edemediğimizi gösteriyor. 

Kapımıza gelen mağdur ve muhacir Suriyelilere yapılacak muamele sınırdaki görevlilerin insaf ve inisiyatifine bırakılamayacak kadar hayati. 

Münferit veya mevzii uygulamalar cansiperane çalışan binlerce resmi-sivil görevliyi de zora sokuyor.

Stratejik düşünmek ve stratejik davranmak zorundayız. Sınır boyundaki her seviye görevli ‘açık kapı politikası’nın idrakinde ve ‘kardeşlik hukuku’nun şuurunda olmalı. Yoksa daha çok masum kapılarımızda can verir!   

Bu toprakların insaflı her evladı şu soruyu kendine cesaretle ‘hergün’ sormalı: “Muhacirlere hakkıyla ensar olabiliyor muyuz?” 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Cihangir İşbilir Arşivi