Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

‘Türk’iye korkusu!

‘Türk’iye korkusu!

Avrupa yeni bir cinnet hâli ve derin bir ontolojik kriz yaşıyor. Birarada yaşama kültürü ve ‘öteki’ni hazmetme kapasitesi ağır bir testten geçiyor son zamanlarda ve ne yazık ki Avrupa bu imtihanı kaybedecekmiş gibi görünüyor. Camilere ve müslümanlara yönelik artan saldırılar, medyadaki ırkçı ve İslam karşıtı dil, siyasilerin provokatif tutumları ve güvenlik ve istihbarat birimlerinin ırkçı, faşist ve İslamofobik çetelere olan körlüğü ürkütücü! Tüm bu Avrupaî cinnetin arkasında tarihte olduğu gibi İslam’la eşdeğer anlamıyla bir ‘Türk korkusu’ mu yatıyor, yoksa siyasi ve ekonomik istikrarı ve dinamik ve milli iradeye dayanan yapısı ve geniş nüfuz sahası ile küresel güç olma yolunda önemli adımlar atmaya devam eden ‘Türkiye korkusu’ mu?

Cevap her ikisi de olabilir.

Ancak burada ‘Türk’iye korkusu’ temsil ettiği değerler ve coğrafya itibariyle İslam korkusu veya İslam düşmanlığı olarak da okunabilir. Bu psikoloji beslenmeye devam edilirse ve İslam karşıtlığı ve onun sonucu olan İslamofobi, antisemitizm gibi suç sayılmazsa Türkiye ile birlikte Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya tüm İslam dünyası ‘tehdit alanı’ olarak görülmeye ve terörize ve demonize edilmeye devam edilecek.

*

Nilüfer Göle’nin ifadesiyle “Hem İslam hem Avrupa daha önce bilmedikleri bir yakınlık ve eşzamanlılık içine girdiler.”  (İç içe Girişler: İslam ve Avrupa, Metis) Bu durum, karşılıklı meydan okumaları beraberinde getirdi. Avrupa’da Müslüman olmak ve Avrupalı Müslüman olmak arasında tercihe zorlanan Müslümanlar ise bir yandan ana vatanlarından getirdikleri bagajlarını açarken bir yandan da içinde hayat sahası inşâ ettikleri ‘farklı’ toplumla karşılıklı bir kabullenme sürecine girdiler. 

Müslümanların hayat tarzı, yaşlı kıtaya sundukları taze kan Avrupa’nın bilinçaltındaki vehim ve vesveseleri uyandırmaya başladı. Küresel medyanın DEAŞ ve El-Kaide etiketli ‘şok’ edici haberleri ve kimi Müslüman Avrupalıların ‘cihadist’ olarak karşılarına çıkması ve tüm bunlara karşı İslam Dünyası ve Avrupalı Müslümanların aksiyoner ‘tebliğ’ ve ‘temsil’ mekanizmalarının yetersizliği İslam karşıtlarına istedikleri fırsatı sundu. Sonuç ortada: İslamofobik Avrupa!    

*

Robert Ferrigno’nun 2006’da yayınlanan ve Türkçe’ye “2040 Amerika İslam Cumhuriyeti” diye çevrilen (Prayers For The Assasin) provokatif kitabına bir yenisi eklendi ve Fransız yazar Michel Houellebecq, bugün Avrupa’da 150 bin kopya ile çıkacak “İtaat” (Soumission/ Submission) romanıyla 2022’ye doğru Fransa’nın nasıl İslamlaşacağını anlatıp İslam karşıtlığı ateşine benzin döktü… Daniel Pipes, Geert Wilders, Pamela Geller gibi müzmin İslam karşıtlarına hergün yenileri ekleniyor...Ozhan Ceyhun’un ifadesiyle ‘entelektüel ırkçı hareket’ olan PEGİDA ve benzerleri her geçen gün daha da palazlanıyor ve şayet önlem alınmazsa Avrupa’nın cinnetini vahşete dönüştürecek felaketlerin yaklaştığını görmek için kehânete gerek yok!

İnsaflı Avrupalıların desteğiyle önceki gün PEGİDA’ya karşı UETD’nin öncülüğünde gerçekleştirilen gösteriler stratejik bir zihniyetle, hukuk ve medya desteğiyle birlikte yıla yayılan bir faaliyetler serisine dönüşmeli.

Ne olmadığımızı değil ne olduğumuzu anlatmanın vakti çoktan geldi, hatta geçiyor bile…

Zihniyet değişikliği yapma ve içerdeki lüzumsuz gündemlerle enerjimizi tüketmek yerine gerçek gündemi yakalama mecburiyetimiz var.

Yoksa ‘Türk’iye korkusu’ bizi de yakacak!   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Cihangir İşbilir Arşivi