“Barış en hayırlı olandır”
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), kültür eski bakanlarımızdan İsmail Kahraman’ın gayretleriyle 22 Aralık 1994’te kurulmuş Türkiye’nin en büyük sivil çatı teşkilatıdır. Sırasıyla İsmail Kahraman, merhum Sabahattin Zaim, merhum Ahmet Şişman ve son olarak da Necmi Sadıkoğlu ve Hamza Akbulut vakfın başkanlığını yaptılar. Bendeniz de üç dönem TGTV’nin yönetim ve icra kurulu üyeliklerinde bulundum. TGTV, temsil ettiği dava itibariyle daima Türkiye’nin barış ve istikrarına hizmet etti. Ülkemizdaki birlik ve beraberliğe, kalkınma ve istikrara vesile olacak birçok konuyla ilgili faaliyetler yaptı. TGTV çalışmaları içerisinde en dikkate şayan olanlardan birisi de 2008’de başlattığı Güneydoğu ziyaretleri ve Kürt Meselesi ile ilgili yayınladığı raporlar oldu. Dönemine göre çok cesaretli ve ön alıcı bu raporları çözüm sürecine verdiği tam destekle devam ettirdi TGTV.
Diyarbakır, Batman ve İstanbul’da geniş katılımlı istişare toplantıları ile sözkonusu raporlar şekillendi. Bölge halkının vicdanını terennüm eden, tarihi gerçekleri ve Kürt jeopolitiğini de ihmal etmeyen bu bakış açısı son altı yılda geniş bir taban buldu.
Cumartesi günü İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde, yaklaşık 800 sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve âlimlerle Diyarbakır’da yapılan “Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci” konulu toplantı ve açıklama da aynı bakış açısı ile hazırlanan, Türkiye’nin gerçeklerini, bölge insanının arzu ve isteklerini görmezden gelmeyen, her kesimi muhatap alan, çözümün temeline ‘islam kardeşliği’ni yerleştiren, ‘İslamî miras’ı yok saymayan bir açıklama olduğu için ümit ve heyecan vericiydi.
Her vesileyle ifade ediyorum, siyaset kanadının ve hükümetin hukuki düzenlemelerle ve tedbirlerle ve bir takım müzakerelerle atacağı adım ön açmak ve barış ve kardeşlik zeminini hazırlamak için önemlidir. Ancak bundan sonra kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, askeri ve sivil bürokrasi, ilim adamları, yargı mensupları, akademisyenler, medreseler ve medya mensuplarına ciddi işler düşüyor. 10 0cak Diyarbakır Açıklaması bu noktaların altını en geniş mutabakatla çizdiği için çok mühim.
Ak Parti iktidarlarına kadar devletin güvenlikçi politikalarla hareket etmesi, terör örgütünün ve bir kısım siyasi partilerin bu durumdan istifade ile bölge halkı üzerinde her türlü kirli operasyonu yapması, konu ile ilgili hemen her konunun güvenlikleştirilmesi, askeri ve sivil bürokrasinin de bunu destekler tarzda işgörmesi sorunu travmatik bir seviyeye ulaştırdı ve sağlıklı düşünme imkânını ortadan kaldırdı.
Son yıllarda olumlu yönde seyreden zihniyet değişikliği de henüz istikamete oturmuş değil. Çözüm süreci ile birlikte kanın akmaması en önemli kazanım olmakla birlikte bu barış ortamını kardeşlik hukukunun tesisi için fırsat olarak değerlendirecekken maalesef ifrat ve tefrit çizgisinde dolaşan çevreler eski günlere dönüş için her türlü suistimali yapmak için adeta fırsat kolluyorlar. ‘Üçüncü Göz’ arayışlarına girip halkı yok sayıyorlar…
Kürt meselesi, Türkiye için olduğu kadar bölge için de hayatidir. İslam Dünyası’nın istikbali için Türkiye ne kadar merkezî bir role sahipse Kürt meselesi de o kadar merkezî önemdedir. Küresel ve bölgesel nüfuz mücadelesinde bölge halklarının özellikle Kürtlerin kullanılmasına asla izin verilmemelidir.
Diyarbakır açıklamasındaki şu cümleler herkesin kulağına küpe olmalı: “Kim ki bu meselenin çözümüne katkıda bulunur ve kanı durdurup bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanlığın taktirini ve Allah’ın sevgisini kazanacağına inandığımız gibi bu süreci baltalamaya yönelik çalışma içerisinde olacak olan herkesin de tarih önünde toplum nezdinde ve Allah katında hesap vereceğine inanıyoruz.”
Başta İHH olmak üzere bu açıklamaya destek veren tüm kurumlara binler teşekkürler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.