Yunanistan’ın çiçeği burnunda başbakanı Çipras’ı arkadaşları Arjantinli devrimci Che Guevara’ya atıfla “Che-pras” diye çağırıyor. “Gerçekçi olalım, imkânsızı isteyelim” diyen Che gibi, Çipras da imkânsızı başarmak için yola çıktı ve Troyka’nın tüm baskısına rağmen seçim vaatlerinde dillendirip sattığı hayalleri gerçek yapmak için zorlu bir ‘devrim süreci’ne girdi. Kimine göre Lenin ve Stalin’in 40 yılda yapamadığını Merkel 5 senede yaptı ve istemeden Yunanistan’ı Marksist bir iktidara zorladı. Onun için olsa gerek “Merkel kaybetti, umut kazandı” değerlendirmesini yapanlar çoğunlukta. Syriza’nın zaferi ile daha çok Avrupa Birliği ile münasebetler ve Rusya eksenine girme ihtimali gündeme gelse de “Che-pras”ın Akdeniz’de neler yapacağı bizi de yakından ilgilendiren ve bölge dengelerini etkileyecek önemli bir konu. 

Öyle olmasa Hamas Syriza’yı tebrik eder miydi hiç? Hamas’ın ilk defa Avrupa’da bir siyasi partiyi seçim başarısından dolayı kutlaması Aleksis Çipras’tan Filistin’le ilgili sözlerinin arkasında durması içindi şüphesiz. Çünkü Çipras kendi ifadesiyle tam bir “anti-siyonist” ve İsrail’in Filistin’e uyguladığı zulmün bitmesi gerektiğini defalarca yüksek sesle dillendiren bir lider.  Mavi Marmara’da bulunan Yunan aktivistler de Çipras’ı destekliyorlar ve ondan çok ümitliler. Onun için olsa gerek Hakan Albayrak 28 Şubat’ta çıkaracağı Diriliş Postası gazetesinin basına yansıyan provalarında Syriza için “Mavi Marmara Partisi” diye söz ediyor. Şimdi Çipras tüm bu söylemlerinin gerçekleşebilme ihtimalini bizzat test edecek. Biz de Çipras ve kadrosunun devrimciliğini göreceğiz şüphesiz… Ağzında Amerikan sigarası, üzerinde Amerikan kotu, ayağında Amerikan ayakkabısı ile romantik ve hamasi sloganlar atan sahte bir devrimci mi yoksa sözlerinin arkasında durabilen gerçek bir lider mi tüm dünya öğrenecek… 

Mavi Marmara’da da bulunan ve “camisiz Atina’dan Avrupa Parlamentosu’na ilk başörtülü aday” diye gündeme gelen Anna Stamou ile Kasım ayında, Selanik’ten Atina’ya birçok Yunan şehrinde Balkan İşbirliği Projesi kapsamında yaptığımız görüşmelerin son durağı Atina’da, Yunanistan’daki siyasi yapıyı ve Müslüman azınlığın durumunu genişçe tahlil etmiştik. 2003’te Müslüman olan 1973 doğumlu Anna ile seçim günü ve sonrasında da görüştüm. Bayan Stamou, Syriza’nın zaferi için çok umutlu ve heyecanlı olduğunu, Müslüman azınlığın çoğu gibi kendisinin de Çipras’a oy verdiğini söylüyor ve sonuç ne olursa olsun Samaras-Venizelos’tan daha iyi olacağının da altını çiziyor. Özellikle Mısır ve Filistin için seleflerinin tam aksi yönde bir politika takip edeceğini ifade ediyor Çipras hükümetinin... 

Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Kasım ayında Samaras, Sisi ve Anastasiadis üçlüsü Kahire’de enerji ağırlıklı bir zirve yapmış ve Türkiye’ye bir tür ‘muhtıra’ vererek Kıbrıs açıklarındaki faaliyetlerini durdurmaya çağırmışlardı. Türkiye bu zirveyi ve Kahire Deklarasyonu’nu çok ciddiye almasa da Yunan kamuoyunda darbeci Sisi ile yapılan anlaşma hayli tepki toplamıştı. İşte şimdi Çipras’ın hem Filistin hem de Mısır’la ilgili selefinden farklı olarak ne yapacağı merakla bekleniyor... 

Çipras, yarın, mutat olduğu üzere ilk ziyaretini Güney Kıbrıs’a yapacak. Koalisyon ortağı ANEL’in Türk ve göçmen karşıtı ve aşırı milliyetçi tutumlarını dengeleyerek nasıl bir yol izleyeceğini ve Akdeniz’e hangi rüzgarları getireceğini hep birlikte izleyeceğiz. 

Bizimle birlikte Sisi ve Netanyahu’nun da “Che-Pras”ı adım adım takip edeceğinden şüphemiz olmasın. Zira genç başbakan, muhalefetteyken söylediklerinin arkasında durursa Akdeniz’de işlerin tersine dönmesine sebep olabilir ve Sisi ve Bibi’nin başını ağrıtabilir. Yok, şayet iyi bildiğimiz milliyetçi-sol manevralarla ve ‘iktidar gerçekleri’ retoriğiyle vaatlerini unutur ve sattığı hayalleri çöpe atarsa, işte o vakit başarısıyla Avrupa’daki sol hareketleri hatta bizdeki ‘aşırı sağcı’ CHP’yi bile tetikleyen Çipras tarih olabilir. O zaman biz de Ernesto Che Guevara’nın şu sözünü ona hatırlatırız: “Hayat korkakları affetmez!” 

Batı Trakya’yı, Kıbrıs’ı ve Çipras’ın Akdeniz manevralarını takip edip yine yazacağız…