«Dur» Düğmesi Nerede?
Dolmuşlara düğmeler konuldu..
Üzerinde «Dur» yazıyor..
Tecavüze yeltenen mi var, bas «Dur» düğmesine, sirenler çalsın, polis gelip seni tecavüzden kurtarsın. Özgecan tedbirleri…
Üsküdar’dan Ümnariye’ye dönüyorum. Tam önümdeki koltukta bir genç kız.. En fazla 18 yaşında. Belki daha küçük..
Hava biraz ısındı ya, oğlanın üzerinde sadece kısa kollu bir fanila var. Kızın üzerine eğilmiş, sol kolu kızın sağ omuzunda sağ kolu ile düşmemek için kızın koltuğundan destek alıyor..
Kız, çocuğun sol kolunu öpüyor. Hattâ yalıyor zaman zaman..
Hiç abartmıyorum. Gördüklerimin tamamını da edebe mugayir diye anlatamıyorum.
Oğlan iyice tahrik oluyor ve eğilip kızı dudaklarından uzunca bir öpüyor..
Kafamı öbür tarafa çeviriyorum orda yine benzer manzara.
«Dur» düğmesine basasım geliyor..
Sirenler çalacak, minibüs duracak peki ben kime ne diyeceğim?
Yahut desem ne olacak?
− Sana ne amca?
Hattâ daha kötüsü biri belki şöyle diyecek:
− Ne o amca, yoksa bu yaşta sen de mi tahrik oldun?
Kalkıp, ineceğim yerden önce minibüsten iniyorum.. Yürürken daha az rahatsız olurum zannettim..
Ne aptalca bir tahayyül imiş…
Önümden, sağımdan solumdan kızlar, kadınlar geçiyor..
Öyle diz üstü falan değil, kıç hizası mini etekler.. Altında transparan siyah çoraplar. Hiç giymese daha az seksi olacak şekilde teşhir edilen vücutlar..
«Dur» düğmesi nerede?
Sokakta yok ki. O sadece minibüslerde, otobüslerde…
Şair de beyhude çırpınmış. Ben «Dur» düğmesini beyhude aramaktayım.
Bu millet artık durmaz… «Bağlı eşşeği salarsan bağsız eşşeği geçer» derdi ninem..
Kafam bozuk tam eve gireceğim, üstadın «süslüman» dediği özenti, bedevi tiplerden bir kız daha arz-ı endam eyliyor..
Başörtülü yosma.. Vallahi hakaret için değil, bıraktığı intiba bu. Başörtüsünü tesettür için değil, tahrik için takmış rezil.. Üstü kaval, altı şişane..
Daracık, her hattını sergileyen bir beyaz tayt giymiş. Üzerinde yine daracık bir bluz. Rüküş mü rüküş.. Fakat… açık saçık, süper mini etekli, dekolte, transparan… hepsi halt etmiş yanında…
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
(…..)
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Sokak başıma yıkacak bütün binalarını ben hálâ «Dur» düğmesi arıyorum…
Şairler sultanı bugünleri görmeden neler demiş ne feryatlar etmiş.. Ya görseydi?
Siz pejmürde süslümanlara ve «Dur» düğmesine lâ’net ederdi o kesin… Amma ve lâkin, o yine, bizi bu hallere getirenlere de saydırmadan edemezdi..
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkilâp!
Ve kimbilir.. belki bir mısra daha ilâve edecekti:
Bir başörtü, bir tayt, bir minnacık etek ve bin kelp…