‘Barış İnşâ Edici’ Olarak Ulemâ
Barış Yazıları-10
Devletler arası veya devlet içi çatışmalar her zaman maddî, ölçülebilir, somut gerekçelerle ortaya çıkmaz veya derinleşmez. Siyasi ve ekonomik menfaatler veya sosyolojik ve kültürel hak arayışları çatışmalarda esas unsurlar olsa da tek başına bu unsurların hiçbiriyle çatışmalar açıklanamaz veya çözümlenemez. Devletlerin veya toplumların birbirlerini algılama seviye ve biçimleri, karşılıklı kullanılan ifade biçimleri veya medya, akademi ve enetektüel kesimin inşâ ettiği ‘dil’ sonucu oluşan ‘imaj ve intibâ’ da çatışmaları ya besler yahut zayıflatır.
Bu bağlamda, barış inşâ çalışmalarında, en geniş anlamda ‘ulemâ’’nın (akademisyenler, kanaat önderleri, vaizler, din âlimleri) aktif rol alması ve her safhada, sahada olması netice almak için olmazsa olmaz bir şarttır. Ulemâ’nın dışlandığı veya kendini dışarda bıraktığı, pasif kalmayı tercih ettiği süreçlerin bilhassa İslam Dünyası’nda barış üretmede başarılı olma ihtimali çok zayıftır.
BARIŞ/TIRI/CI ÂLİMLER ARANIYOR
Uluslararası medyanın, küresel İslamofobi lobisinin tesiriyle parlattığı ve bugün gündemin ana maddeleri haline gelen DAEŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, El-Kaide türü örgütlerin motivasyon malzemelerini çürütecek ‘ilmî bir hamle’ bugüne kadar oldu mu İslam Dünyası’nda ve Türkiye’de? Oysa bu örgütlerin bazı odakların siyasi emellerine hizmet eden birer vasıta olmalarından öte tüm dünyadan gençleri dinî, ‘makul’ ve mantıklı gerekçelerle kendilerine celp ettikleri sır değil artık. Peki bu durum karşısında siyasi analizcilerden çok din âlimlerinin veya bu konuyu çözümleyecek sosyologların sesinin çıkması gerekmez mi?
Kezâ Türkiye’deki sosyal çatışmalarla ve gerginliklerle ilgili, sözgelimi Kürt meselesi ile ilgili, toplumda sözü geçen ilim adamları, ellerini yeterince taşın altına koydular mı sizce?
Terör örgütlerinin elinde oyuncak haline gelen, üniversiteleri yeniden terör bataklığına çekmek isteyen odaklara kendilerini kaptıran gençleri topluma kazandırmak için ulemânın başlattığı, sürdürdüğü ve tamamladığı, sahadan kopuk olmayan herhangi bir proje duydunuz mu bugüne kadar?
Maalesef sahadan kopuk akademisyenlerimiz ve din âlimlerimiz bu konularda sınıfta kaldılar. Barış/tırı/cı olamadılar. Barış formülü üretemediler. Medyada sesi çıkan çok az sayıda ilim adamı veya kanaat önderinin de ‘çatışmacı’ ve ‘polemiksever’ dillerinin ne kendilerine ne de memlekete hiçbir faydası olmadığı çok açık...
AKADEMİSYEN KONFORMİZMİ
Sahaya inmeyen, insana dokunmayan, araziyi taramayan, risk almayan, tarafları dinlemeyen, pratikten uzak duran ama hemen her konuda uzman olduğunu düşünen, kişileri ve toplumları yönlendiren, onlara yol haritası çizen, kendince çözümler üreten, sahadaki çalışmaları tenkit eden ve sorgulayan ‘ulemâ’ veya akademisyenlerin ulusal ve uluslararası barışa katkıda bulunma ihtimalleri ve ‘barış inşâ edici’ olmaları zaten mümkün değil.
Dünya çatışmalarının bir çoğunun İslam Dünyası’nda ve bölgemizde yaşanmasına rağmen, İslam Dünyası’nda ve Türkiye’de barış inşâsına çalışan ‘ulemâ’nın eksikliği göze batmıyor ve çatışmacı ve konformist ilim adamları sorgulanmıyorsa durumumuz çok vahim demektir.
Çatışmalardan nemâlanan ulemâdan çok barış için mürekkep akıtan ve terleyen ulemâya ihtiyacımız var...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.