PKK Hiç Barıştan Yana Olmadı
Bir süreç bu kadar istismar edilir mi? Elinde ağır silahlarla 50 kişilik PKK’lı grup seçim çalışması yapmak için Ağrı Diyadin’e iniyor.
Sanki bu ülkenin yasaları yok, mahkemeleri yok, askeri yok ellerini kollarını sallayarak her şeyi yapabileceklerini sanıyorlar.
Bu, sürecin PKK tarafından nasıl okunduğunu da gösteriyor. Hükümet’in Barış Süreci olarak gördüğü şey, PKK ve uzantıları tarafından örgütsel faaliyetleri artırma, alan hakimiyetini derinleştirme olarak okunuyor. Birbirine zıt bu iki farklı okumadan barış çıkar mı?
Aslında Hükümet süreç boyunca yaptıklarını bir türlü anlatamadı. Bunda medyada köşe tutmuş bölücü lobinin de büyük etkisi var. Hiçbir düzenleme onları tatmin etmedi, hep daha çok daha çok diyerek terör örgütünü kışkırttılar. Bölgede inanılmaz bir açlık yarattılar. Türkiye Cumhuriyeti’ni işgalci bir güç, PKK’yı haklı bir davanın savunucuları olarak gösterdiler. Yapılan karakollara bile karşı çıktılar. Bir örgüt ve onun hempaları karakoldan niye rahatsız olur? Bu sorunun cevabı süreçle ilgili gerçek niyetleri ele verecek kadar açık. Bölgede PKK’nın gücünü sınırlayacak bir askeri güç istemiyorlar. Bir ülkenin,askerini, bayrağını ret ederek nasıl barış inşa edilecek?
Ağrı saldırısını sadece PKK’nın seçim çalışmasına gelmesi olarak görmek yanıltıcıdır. Öcalan’ın uzun zamandır Demirtaş’tan rahatsız olduğu, kendisine rakip olarak gördüğü biliniyor. Seçim barajını aşmış bir Demirtaş Öcalan tarafından hazmedilir mi bilinmez. Ama Demirtaş’ın geçtiğimiz haftalarda bir süre ortadan kaybolmasını, hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılmasını bir tarafa not etmek lazım. Kim bilir belki de KCK’ya özeleştiri vermek zorunda bırakıldı. İşin bir boyutu da budur. Öcalan’ın ihtirasları için dünyayı yakacak bir zihniyete sahip olduğunu unutmamak gerekir.
Son olay PKK’nın asla barış düşünmediğini, mümkün olduğunca süreci uzatarak bundan nemalanmak istediğini gösteriyor. Örgüt süreç boyunca hiçbir sözünde durmadı,silah bırakmadı,örgütsel faaliyetlere son vermedi, ülke dışına çıkmadı. Öcalan’ın yılda bir yaptığı -şarta bağlı- silah bırakma çağrılarıyla yetinmemizi istedi. Çatışmasızlık ortamının bile Türkiye’ye verilmiş bir taviz olduğunu propaganda etti. Aciz,kendini savunmaktan mahrum bir Türkiye profili çizdi.
Daha önce de yazmıştım Türkiye bu sürece mahkum değildir. PKK’nın merhametine sığınarak barış olmaz. Üç yıldır her vesile ile toplumun sabrı zorlandı. Kobani eylemlerinde Demirtaş’ın talimatıyla ortalık kan gölüne döndü. Hala demokrasi eksikliğinden şikayet ediyorlar. Hangi demokraside Demirtaş gibilere siyaset yaptırılır? Meclisin itibarını zedelemek için aday yapılıp meclise sokulan KCK militanlarını ise saymıyorum.
Türkiye barış istiyorsa edilgen konumda kalmamalıdır. Hukuku, yasaları uygulamamak barışa değil, örgütün pervasızlaşmasına hizmet eder. Ayrılıkçı siyasetle arasına mesafe koyan büyük kitlelerin de kaybolmasına, yitip gitmesine neden olur. Zararın neresinden dönülürse kardır. Hepimizin temennisi barış ve kardeşliktir. Ama bunun yolu PKK’nın önünü açmak, yasaları askıya almak değildir. PKK en küçük eylemde misliyle karşılık bulacağına inanırsa barışa yanaşır, böyle pohpohlanarak,görmezden gelinerek değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.