HDP’den Demokrasi Beklemek!
AK Parti iktidarı 13 yıl boyunca önemli problemlerle boğuştu. Bunların çoğunu aştı. Ama bu boğuşma esnasında zaman zaman dikkatini bölücü yapılanmaya veremedi. Ülke meseleleri ile boğuşulurken bölücü lobi her geçen gün biraz daha palazlanma imkanı buldu. Gündemi belirleyecek, kendince iktidara hedef gösterecek noktaya geldi.
Bunu anlamak için son haftalarda medyanın neredeyse her yelpazesinde HDP güzellemesi yapanlara bakmak kafi. Bazı çevreler ağız birliği etmişçesine HDP’nin baraj aşmasının demokrasiye faydalarını anlatıp duruyor. Demokrasiyi ülkeyi bölmek için en uygun zemin olarak gören bir partinin demokrasiye hangi katkıyı yapacağını kimse irdelemeye gerek görmüyor.
Bugün daha gelişmiş, daha ileri bir demokrasi ile yönetilmiyorsak bunun sorumlusu HDP ve onun bağlı olduğu PKK dır. Terör örgütünün karıştığı cinayetler,akıl almaz talepler toplumda hem dirençleri artırmış hem de demokrasiye olan güveni sarsmıştır. Nitekim, muhafazakar kesimlerin talepleri hiçbir tepkiye neden olmadan çözülürken iktidarın bölgeye yönelik iyi niyetli çabaları PKK/HDP ikilisinin ülkeyi parçalama gayretleri yüzünden hep şüpheyle karşılaşmış, direnç ve tepkilere neden olmuştur.
Siyaset problem çözmek için vardır, buna şüphe yok. Ama siyasetin bir görevi de toplumu bütünleştirmek,barıştırmak, kucaklaştırmaktır. Bölen, parçalayan bir politika biçiminin demokrasilerde meşruiyeti yoktur.
Belli çevreler ısrarla Özerkliğin, kantonlaşmanın altını çizerek zihinsel bir alt yapı oluşturmaya çalışıyorlar. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin dünyadaki genel eğilime uygun olduğunu empoze ediyorlar. Ama aynı çevreler mesela Kuzey Irak’ta bir Türkmen Kantonuna veya özerk bölgesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Nedense sözde demokrasilerini sadece Türkiye için istiyorlar!?
Bu tarafgir, tek taraflı bakış tarzı yeni değil. 12 Eylülde de benzeri farklı adlar altında yaşandı. Öldüren, katleden, gasp, hırsızlık, adam kaçırma dahil her türlü terör olayına karışan Marksist sol çevreler hep çiçek çocuklar olarak takdim edildi. Binlerce genç katledildi ama onlar hep çiçek çocuk olarak kaldılar. Şimdi aynısı PKK için yapılıyor. Sokağı ret eden, terörün her türüne karşı çıkan mesela milliyetçi çevrelere kolaylıkla faşistlikle itham edilirken, 40 bin insanın ölümüne neden olan PKK için asla bu kavramlar kullanılmıyor. PKK/HDP çevreleri esas tahribatı işte bu tek gözlü yazar çizer takımı üzerinden yapıyor.
Özerklik veya Kantonlaşma ülke topraklarının bir bölümün kaybedilmesi demektir. İsviçre’de bilindiği gibi 26 Kanton var. Her birinin ayrı hükümeti, meclisi hatta Yargı sistemi var. Türkiye’yi de ilk planda böyle bir tuzağın içine çekeceklerini sanıyor ve neredeyse her köye ayrı bir devlet kuralım diyorlar. Dünyada sadece İsviçre’ye mahsus olan istisnai bir sistemi Türkiye’ye uygulamak istiyorlar. Hükümetin kan dökülmesin diye büyük riskler alarak yürüttüğü bir süreci kendilerince ayrı bir devlet yapılanmasının zemini yapmaya çalışıyorlar.
Bu ülkenin bir taşına bile halel gelmeyecektir. Süreçten bölünmüş bir Türkiye çıkarmaya çalışanlar yanıldıklarını er geç anlayacaklardır. Ancak böyle bir sürecin tek taraflı yürütülemeyeceği ortadadır. PKK ve onun hempaları, kan akmasın hassasiyetini bir zaaf olarak algılamış örgütsel faaliyetlerini artırmıştır. Teröre yeni iktidar alanları kazandıran tedbirsizlikler örgütün moral motivasyonuna hizmet etmiştir. Yapılması gereken barışı yürütürken örgüte yeni alanlar kazandıracak güvenlik zaaflarına meydan vermemektir. Başa dönecek olursak HDP yi demokrasinin güvencesi görmek 30 yıldır dökülen kanı görmemektir.HDP baraj aşarsa demokrasi güçlenmez daha kırılgan ve örgütün şantajlarına daha açık hale gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.