Selçuk Özdağ

Selçuk Özdağ

Bir Kırılma Noktası Olarak Kobani Eylemleri

Bir Kırılma Noktası Olarak Kobani Eylemleri

Çok değil 2014 yerel seçimlerinde AK Parti Mardin’de yüzde  37.5, Diyarbakır’da yüzde 35, Siirt’te yüzde 41, Ş.Urfa’da yüzde 61, Van’da yüzde 41 oy almıştı. 7 Haziran seçimleri ile mukayese edildiğinde oyların yüzde 50 civarında düştüğü  görülüyor. Örneğin Diyarbakır’da yüzde 16 oy alınmış, bir yıl içinde oyların 55’i kaybedilmiş. Diğer illerde de öyle.

Bu keskin düşüşün ana sebebi bir kaç ay önce yaşanan Kobani eylemleridir. Hatırlanacağı üzere Demirtaş’ın çağrısı ile PKK sokağa dökülmüş, 49 vatandaşımız hayatını kaybetmiş üç binin üzerinde ev, araç ve iş yeri tahrip edilmişti. Bir hafta boyunca devam eden olaylar esnasında güvenlik güçleri aciz kalmış, vatandaşın can ve mal emniyetini sağlayamamıştı.

Bölgeden konuştuğum birçok kişi Kobani eylemlerinin en büyük kırılma noktası olduğunu söylüyor. O güne kadar PKK’nın "bu bölge bize verildi, devlet kiracı, konumunuzu belirleyin" şeklindeki tehditlerine kimse aldırmazken, o gün  devletin acizliği, olaylara seyirci kalması birçok kişinin tercih değiştirmesine yol açmıştır.

Seçim sonuçlarına bakıldığında en büyük kaybın Güneydoğu’da kamu düzeninin sağlanamadığı yerlerde yaşandığı görülüyor. Devlet otoritesi ortadan kalkınca toplum yerini dolduran yeni otoriteye teslim olmak zorunda bırakılmıştır.

Barışı, sulh ve sükunu istemek hepimizin görevi. Ama bir süreç istismar edilmeye başlandığında amaçlananın dışında sonuçlara neden olur. PKK baştan beri barışa hiç inanmadı. Operasyonların durmasını fırsat bilerek bölgedeki varlığını derinleştirdi. Birinci günden itibaren sürece egemenliğin paylaşılması, devletin özerklik temelinde bölüşülmesi olarak baktı. Faaliyetlerini bu yönde yoğunlaştırdı. Barışı hiç düşünmemesine rağmen sürecin getirilerini düşünerek barış havarisi gibi göründü. Yanlış politikalar sonucu bölge usul usul tek sesli hale getirildi. Bundan sonra bölgenin politik pozisyonu siyaseti yönlendirmek, devlete diz çöktürmek için bir şantaj aracı haline getirilecektir. Her nevruz Öcalan’ın mesajının okunması, bölgenin lideri olarak takdimi devletin tekliğini aşındırmış, ikili bir yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Daha kötüsü HDP ve PKK’nın her talebinin bir insan hakkı gibi meşru kabul edilmesi, devlete kendini müdafaa hakkının bile çok görülmesidir. Yasa dışı faaliyetlere müdahalede bile devlet belli çevreler tarafından despot, baskıcı, zalim olarak yaftalanmakta, PKK’nın ülkeyi bölme çabaları normal bir faaliyet gibi gösterilmektedir.

Ne özerklik, ne yerelleşme, ne federatif yapı insan hakları kapsamında değerlendirilemez. İnsan hakları ile ilgili metinlerinin öznesi bireylerdir. Bireysel özgürlükler kolektif haklarla ulaşılan ayrışma çabalarına yol vermez. Süreç boyunca, sorun bireysel haklar düzeyinde değil, kolektif haklar zemininde ele alındı. Muhatabın birey olması ile bir toplum olması arasında dağlar kadar fark vardır. Birey demokratik düzenlemelerle tatmin edilir, toplumlar ise daha çok egemenliğin paylaşılması ile tatmin edilebilirler. Kısacası ülkeyi rahatlatmak, kan ve göz yaşını durdurmak için başlatılan bir süreç PKK ve uzantılarının istismarı, medyanın PKK üzerinden muhalefetini dile getirmesi yüzünden çok vahim bir noktaya gelip dayanmış bulunuyor. Bu noktadan sonra yapılması gereken yanlışta ısrar değil, doğruya dönmek, süreci vatandaşı PKK’nın kucağına atmaktan vazgeçmek şeklinde sürdürmek olmalıdır. Bu şekilde devamı halinde olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Selçuk Özdağ Arşivi