Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

Terör Eşiği ve Darbe

Terör Eşiği ve Darbe

Cuma günü, 3 Temmuz 2013’te Mısır’da gerçekleşen kanlı darbenin ikinci yıldönümü idi. Sözkonusu darbe, bir Güney Amerika ülkesinde veya dünyanın bir başka ücra köşesinde gerçekleşmiş olsa idi “Bize ne?” diyebilirdik yahut sadece insani kaygılarla ilgilenebilirdik; oysa Mısır’da meydana gelen hiçbir hadise için, bilhassa bir darbe için “Nemelazım!” deme lüksümüz yok. Takınılması gereken ideal tavır ve atılması gereken adımların mahiyeti tartışılabilir ama Mısır’da olan bitene kayıtsız kalamazdık; kalmadık da nitekim. 

İki yılın sonunda, darbenin kanlı bilançosu ortadayken, “İhvan’ın ve Mursi’nin de hatası vardı!” frekansından konuşmak darbeci zihniyetin ekmeğine yağ sürmek demektir. Hele bir de bu kanlı bilançoyu, Türkiye ile ilişkilendirmek ve darbenin faturasını Türkiye’ye çıkartmak hem Mursi’ye ve Mısır halkına hem de Türkiye’ye ağır bir hakarettir.  

Bugün bir kesimin ısrarla takındığı tavır maalesef bu. Mısır’da rüzgâr başka yönde esse idi, o zaman da “Türkiye Mısır olamaz” diyecekti aynı kesim. Zaten onun için Mursi darbe ile devrilince “Mısır’ın Tayyibi devrildi!” diye bayram ettiler; yetmedi, Mursi’ye verilen idam kararı üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tehdit ettiler... 

Bir de “İslamcı yazar” diye bilinen ama aslında sıkı bir “Amerikancı septik” olan kimi kalemler var ki onların derdi daha derin: Müzmin hastalıklarının kalıntılarından olsa gerek, İslam Dünyası’nda kuş uçsa Amerika veya İsrail’le bir bağ kurmaktan imtina etmeyen bu zevât komplo fabrikası gibi çalışır. Bu zihniyete göre “kurtuluş savaşı” diye bir şey olmaz; birileri yaptırır. “Direniş” mümkün değildir; birilerinin maşası olunur. Ne Mısır’da ne Suriye’de ne Tunus’ta müesses nizama karşı gelişen her hareket aslında ‘dış güçler’in marifetidir. Yani bu zihniyete göre Mursi’yi iktidara getiren de götüren de aynı aktörlerdir. Erdoğan’a iktidar yolu açanlarla ona karşı darbe planlayanlar aynı odaklardır. Bu septik ve komplocu akıl yürütmenin sonu yok oysa! Bu zihniyete göre İslam Dünyası’nda inşâcı ve inkılapçı bir irade ve kudret hiçbir zaman teşekkül edemez... Hep lekelenir, daima töhmet altında bırakılır… 

İki yıllık darbe süreci sonunda Mısır’ın kaos ve çatışma ortamına sürüklenmesi, radikalizm ve terör eşiğinin darbe yönetiminin terörist ve vahşi uygulamaları yüzünden çok aşağılara inmesi, Mursi ve arkadaşları hakkında idam kararlarının alınması ve infazlar için gerekli psikolojik ortamın olgunlaştırılması, İhvan’ı ve benzeri kurumları eleştirmek için alesta bekleyenleri harekete geçirdiği gibi komplo ustalarını da tahrik ediyor! Böylelikle “Biz dememiş miydik?” korosu tamam olmuş oluyor! 

Kulağa hoş gelen muhalif söylemler üreten, zıt gibi görünen ama aslında ruh ikizi olan bu çarpık zihniyetler, darbeye karşı bir duruş geliştirmedikleri gibi geliştirilenlere de destek olmazlar. Darbenin ortaya çıkarttığı bu illetli zihniyetlerin bir diğer ortak özelliği de ‘acûliyet’leri; yani erken hüküm vermeleri. Halbuki asırlık diyebileceğimiz statükonun üç-beş yılda değişmesi mümkün değil; süreç inişli çıkışlı olsa da hâlâ devam ediyor… 

Bununla birlikte, Mısır’ın İslam Dünyası’ndaki ağırlığından ve jeopolitik ve jeokültürel nüfuz kabiliyetinden dolayı darbenin ‘kapsama alanı’ tahmin edilen çok daha geniş ve derin. Terör eşiğini aşağıya çeken darbe, kısa vadede İslamofobik akımların da güçlenmesine ve hükümetlerin İsrail eksenli bölgesel statükoya daha çok teslim olmasına sebep olabilir. 

Ancak sürecin sağlıklı okunması ve gerekli kapasite artırım çalışmalarının yapılması ile birlikte zaten kan akıttıkça kan kaybeden ‘darbe’ zayıflayacak ve deveran tersine dönecektir… 

Mühim olan ‘darbeci zihniyet’le mücadelede kararlı bir kesimin daima bulunması ve mücadeleyi ne pahasına olursa olsun bırakmamasıdır.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihangir İşbilir Arşivi