Haçlıları dost edinen başka düşman aramasın!..
BU köşede Haçlı ruhunun yüzyıllardan beri aynen sürdüğüne, Haçlıların İslam düşmanlığının artarak devam ettiğine sıkça dikkat çekiyorum. Bunu yaparken derdim düşmanlık icat etmek, var olanları körüklemek değil. Ancak, Haçlılardan dost olmayacağına fikri, inancı ne olursa olsun bu ülkenin insanlarının dikkatini çekmek. Özellikle de ülke yönetiminde söz sahibi olanlar için bu konu çok daha önem taşıyor. Çünkü kimler tarafından ve neden Avrupa’nın insanımıza ulaşılması gereken hedef olarak belirlendiği tartışılması gereken bir konu. Ancak, toplumun onlara benzemesini sağlamak için zorlanmasının kimliksizliğe yol açtığını görmek gerekiyor. Bu gerçek görülmeden ısrarla toplumumuzun inanç bağları ve kültürel yapısının yerine Batı değer yargılarını hâkim kılmaya çalıştıkça ne kendimiz olarak kalabiliyoruz ne de Batılı olabiliyoruz. Bunun sonucu olarak Batılıların arsız âşığı konumuna düşüyoruz/düşürülüyoruz. Biz onlara benzemek için elimizi uzattıkça onlar elimizi geri itiyorlar. Bu itelenmekten de bazılarının rahatsız olmadığını örmek gerçekten üzüntü verici.
Bu noktada Başbakan Davutoğlu’nun katılımı ile gerçekleşen AB Zirvesi öncesi medyaya yansıyan bazı haberleri hatırlatmakta yarar var. İlk haberde, “AB, Türkiye ile mülteci krizi için bu ay başında yaptığı görüşmede verdiği sözlerden çark etti. Yeni müzakere başlığı sözü yok, vize için top Avrupa Konseyi ve AP’ye atılıyor. 160 bin değil 72 bin mülteci alınıyor. Ekstra 3 milyar euro için de ‘değerlendireceğiz’ deniliyor.”
Aynı konu bir başka gazetede, “AB,72 binden fazla Suriyeli istemiyor” başlığı altında verilirken şu bilgiler aktarılıyordu: “AB, Türkiye ile 7 Mart’ta prensipte uzlaşılan mülteci anlaşmasında değişikliğe gitti. Rumların itirazı nedeniyle yeni fasılların açılması konusunda geri adım atıldı. Brüksel, Türkiye’den alınacak Suriyelilerin sayısı için 72 bin kişi sınırını önerirken, ek 3 milyar Euro’luk fon için önce mevcut 3 milyarın nasıl harcandığına bakılacak.”
Bunca yıldır Türkiye’nin mülteciler için 10 milyar doları aşkın harcama yaptığı bir kenara itilerek bundan sonra - eğer verirlerse- verecekleri 3 milyar Euro’nun nasıl ve nerelere harcandığını denetlemek istiyorlar. Bugün zirve’deki son gelişmeler netleşmiş olacaktır. Yani, AB’nin gündeme getireceği yeni taslakta hangi hususlar kalacak, hangileri değişecek; netleşmese bile belli bir noktaya gelmiş olacaktır. Ancak, bugünden kesin olan husus tüm mülteciler için Türkiye AB adına bir toplanma noktası haline getirilmek isteniyor. Şimdiye kadar Türkiye bunu kendi inancı ve sahip olduğu insanı değerler gereği gönüllü olarak yapmış, sadece devlet değil tüm insanımız elindekini kendisine sığınan insanlarla gönüllü olarak paylaşmıştır. Şimdi AB kendisini mülteci akınından korumak için sınırlarını tümden kapatıp mültecileri Türkiye’ye hapsetmeye çalışırken, bir de vereceği 3 kuruşun denetimini yapmak istiyor.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Brüksel’den gelen bir haberde, Belçika hükümetinin terör örgütü PKK’ya Türkiye-AB Zirvesi’nin yapılacağı AB Konseyi binasının hemen arkasında çadır kurması için izin verdiği, PKK sembolleriyle dolu çadırın, Belçika polisi tarafından korunduğu belirtiliyordu. Böylece 30 yılı aşkın bir süreden beri Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütünü alenen desteklediklerini gizlemeye bile gerek duymadıklarını gösteriyorlar. Kısacası, düşmanımı koruyucu kanatları altına almış Haçlılarla dostluğu sürdürenlerin ayrıca düşman aramalarına gerek var mı? Bu bakımdan artık Haçlılarla dost olunamayacağını, dost kalınamayacağını herkesin görmesi gerekiyor. Onları dost kabul edenlerin başka düşman aramalarına da gerek kalmaz/kalmıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.