ABD ile yeni sayfa açmak
Obama’nın özellikle son dönemi ülkemiz açısından iyi ilişkilere sahne olmadı. Obama yönetiminin ısrarlı bir şekilde Suriye’de PYD terör örgütünden yana tavır alması, birlikte hareket etmeyi tercih etmesi ister istemez Türkiye açısından ciddi sıkıntılara yol açıyordu. Bu durum her fırsatta ABD yöneticilerine anlatılmasına rağmen tavırlarında bir değişiklik söz konusu olmadı. Hem de her fırsatta iki taraf birbirini stratejik müttefik olarak nitelendirmesine rağmen dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayan tutum tercih edildi. Kısacası, Obama yönetimi bir terör örgütünü Türkiye’ye tercih etti. Bu da ister istemez ABD’ye karşı güven bunalımına ve ilişkilerin ciddi biçimde bozulmasına yol açtı.
Aslında ABD gibi bir devletin terör örgütlerine ihtiyacı olmaması gerekir. Ama terör örgüleri bir plan dâhilinde sahaya sürülmüş ise o zaman bu ilişkide mantık aramanın anlamı yoktur. Obama’nın da bir takım etkiler altında kaldığını, bu sebeple serbest iradesi ile hareket edemediğini söylemek yanlış olmaz. Bu bakımdan adı ister Obama ister Trump olsun ABD
başkanlarının belli çevrelerin etkisinden kurtulamadığın söylemek yanlış olmaz. Bir diğer ifadeyle seçimlerden itibaren ABD’li seçmen bu çevrelerce etki altına alınmakta ve yönlendirilmekte, bu yönlendirme seçimlerden sonrada devam etmektedir. Peki, kimlerdir ABD yönetimini etki altına alanlar. Bunu küresel sermaye sahipleri, yani Siyonizm ve silah üreticileri olarak ifade etmek yanlış olmaz. Denebilir ki, Siyonizm ve silah üreticileri ABD’de siyasi kararların belirlenmesinde önemli bir etkiye sahiptirler. Eğer, ABD yönetimine istedikleri etkiyi yapamazlarsa işin sonu suikastlara kadar varır mı bilemeyiz ama geçmişte bazı başkanların suikasta kurban gittiği ve suikast olayının arkasındaki güçlerin adının bugüne kadar tam olarak konulamamış olması ister istemez bir takım şüpheleri sürekli hale getiriyor.
ABD başkan adayları daha seçim kampanyalarından itibaren açıkça İsrail taraftarlıklarını ilan ediyorlar. Seçimlerin ardından da aynı tavrı sürdürüyorlar. Adeta kendilerini, İsrail ne yaparsa yapsın, hangi cinayetleri işlerse işlesin yanında yer almaya mecbur hissediyorlar. Böyle olunca da ABD’nin dünyada demokrasi ve özgürlükleri hâkim kılma iddiası havada kalıyor.
ABD iç politikasında etkili ikinci güç ise silah üreticileri olduğu açıkça görülüyor. Çünkü yapılan açıklamalar ve yayınlanan verilere göre ABD dünya silah satışının yüzde 35’ini elinde tutuyor. ABD’yi yüzde 25 ile Rusya izliyor. Yani silah üretimi ve satışında iki emperyal güç ABD ve Rusya başı çekiyor. Böyle olunca silah satışlarının artarak devam etmesi için dünya üzerinde karışıklıkların, çatışmaların sürüp gitmesi gerekiyor. Sonuçta bu iki güç dünyayı sömürü de aralarında paslaşmaya (buna paylaşma da denebilir) varan bir dayanışma sergiliyorlar. Böyle olunca sadece bölgemizde değil, dünya üzerinde barışın bu iki sömürgeci ile sağlanacağını düşünmek ve ileri sürmek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Belki gerçekleri dünya kamuoyunun gözünden gizlemeye yönelik olabilir. Böyle olunca Trump yönetiminin bölgemize yönelik Obama yönetimine göre farklı bir tavır sergilemesinin ABD ile yeni bir sayfa açılması anlamına gelmeyeceğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü ABD yönetimini etki altına alan, özellikle dış politikanın belirlenmesinde etkili olan çevrelerin varlıklarını sürdürüyor olması dikkatli olmayı gerektiriyor. Kaldı ki, Türkiye’nin tüm ısrarlarına rağmen ABD yönetiminin Suriye politikası hâlâ netlik kazanmış değil.
ABD’den silah fabrikalarının üretimini artırmak dışında bir gelişmeye yol açacak politikaları uygulamaya koymalarını beklemek yanlış olur. Daha çok silah üretimi ise dünya üzerendeki çatışmaların daha da artmasını gerektiriyor. Kısacası kan emen vampirlerin bu alışkanlıklarının son bulması kendi varlıklarına son vermek anlamına gelir. Bunun içinde sömürülen ülkelerin ayağa kalkması gerekiyor. Bunun yolu ise İslam Birliği’nden geçiyor. Bu yola girilmeden dünyada huzur ve barışın sağlanmasını ABD ya da bir diğer sömürgeciden beklemek en hafif ifadesiyle aldanma ve dünyayı adatma anlamına gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.