Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Rahatlayacak isek kararı biz alalım

Rahatlayacak isek kararı biz alalım

Masanın önünde oturmak ile arkasında oturup o masanın sorumluluğunu yüklenmek insanı farklı konumlara çeker. Kısacası, masanın önünde oturup masanın arkasındakine akıl vermeye kalkmak işin kolay yanıdır. Çünkü masanın önünde oturanın yüklendiği bir sorumluluk söz konusu değildir. Bu sebeple de rahat konuşabilir, hatta tavsiyelerde bulunabilir. Ancak, masanın arkasında oturanın, yani sorumluluk sahibi olanın da açıklamalarında dikkatli olması, birbiri ile çelişen açıklamalar yapmaması gerekir. Konumu gereği söyleyemediği şeyler olabilir ama hem şikayet etmek hem de mevcut halin devamından yana bir tavır sergilemek güven kaybına yal açar.
 
Sorumlu mevkilerde olanlar rahat konuşamıyoruz diye belli konularda yaptıkları açıklamalarda sürekli çelişkilerle dolu sözler etmemelidir. Söz gelimi AB konusunda bir yandan haklı olarak sürekli şikayetlerde bulunuyor, özellikle terör örgütlerine yönelik koruyucu ve kollayıcı tutumlarından şikayet ediyorlar ardından da sanki AB’nin kapısında beklemeye mahkummuşuz gibi bir tutum sergileniyor. Hemen belirteyim ki iktidarın AB’ye yönelik bütün eleştiri ve şikayetlerine katlıyor ve destekliyorum. Ancak hemen her gün AB’ye yönelik eleştirilere rağmen karşı bir hamle geliştirmemek/geliştirememek, AB’nin kapısını terk edememek, buna karşılık kapıyı terk etmek için AB’nin kararını ve açıklamasını beklemenin de izahını yapamıyorum.
 
Son günlerde iki gün ara ile medyaya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki açıklaması yansıdı. İlkinde, “AB bizi oyalıyor fakat AB’ye karşı samimiyetimiz sürecek” denirken ikinci açıklamada Sayın Erdoğan’ın, “Avrupa Birliği alamayız derse bizi rahatlatır” dediği belirtiliyordu. Her iki cümle de doğru. Yani AB’nin Türkiye’yi oyaladığı, AB’nin samimiyetsiz bir yaklaşım sergilediği, bu tavrını bırakması gerektiği talebine hayır demek mümkün değil. Ancak AB’nin Türkiye’ye karşı tavrındaki samimiyetsizlik ve oyalama taktiği böylesine ortada iken bizim hala AB’nin kapısında tüm samimiyetimizle beklemeyi sürdürmemizin makul bir izahının da yapılması gerekmez mi? Karışımızdakiler samimiyetsiz davranırken ve bunun artık gizlenecek bir yanı da kalmamış iken bizim onlara karşı samimiyetimizi korumamızın anlamı nedir? Onlar gibi biz de samimiyetsiz olmayalım ama bunca ikiyüzlü ve dışlayıcı, hatta düşmanca uygulamalara rağmen samimiyet gösterisini sürdürmek ülke olarak aleyhimize oluyorsa buna ülkeyi yönetenlerin hakkı olabilir mi?
 
Hemen belirteyim ki AB ile ilişkiler ülkemize ve insanımıza yük olmaya başladı. Bunun izlenecek bir yanı kalmadı. Yani yorulduk ve bu yükten kurtulmamız gerekiyor. Çünkü bu yükü daha fazla taşımamız çok zor. Ülkemizin ve insanımızın rahatlaması için AB kapısını terk etmemiz gerektiği de sayın cumhurbaşkanının açıklamasından anlaşılıyor. Böyle olunca insanın aklına hemen, “Türkiye olarak rahatlamamız için neden Avrupa Birliği’nin alamayız demesini bekliyoruz? Bu kararı niçin biz vermiyoruz?” soruları geliyor. Çünkü belli ki AB Türkiye’yi içine almayı düşünmüyor ama kapıdan uzaklaşmasını da istemiyor. Türkiye’yi Ortadoğu’nun kapısı olarak görüyorlar. Böyle olunca da Türkiye’ye ihtiyaç duyuyorlar. Ancak insanımızın İslam kimliğinden de rahatsızlar. Görünen o ki aralarına almaları için insanımızın İslam kimliğini terk etmesi gerekiyor. Bu da mümkün değil. Çünkü bu ülkede insanımızın İslam kimliğinin yıpratılması ve zayıflatılması için onca gayrete rağmen bunu başaramadılar, çünkü insanımız kimliğine sahip çıktı. Bu kimliğin AB’ye girmek için terk edilmesini beklemek de mümkün değildir. Kaldı ki bir işbirliği için ülkelerin birbirlerinden dini ve kültürel kimliklerini terk etmelerini istemeleri ve beklemeleri doğru bir yaklaşım olmaz/olamaz.
 
Böyle olunca ne Türkiye AB’nin beklentisini karşılayabilir ne de AB beklentisinden vazgeçer. Öyle ise artık bu zincirlerin kırılmasını, AB’den beklemek yerine kesin kararımızı kendimizin vermesi gerekiyor. Kısacası kovulmadan o kapıyı biz terk edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi