İnsanlığın öldüğü Batı ile mi birleşeceğiz?
ABDÜLKADİR ÖZKAN
TÜM YAZILARI
MESAJ AT
PlaySeek00:00Current time00:00Toggle MuteVolume
MAKALEYİ DİNLE
BATI ile farklı medeniyetlerin mensupları olarak aramızda pek çok uyuşmazlığın olmasını yadırgamamak gerekir. Adı üzerinde maddeyi putlaştırmış materyalist Batı ile manevi değerlere önem veren İslam medeniyeti iki farklı dünyayı ifade ediyor. Ne var ki, çeşitli sebeplerle maddi alanda öne geçmiş bir Batı son yüz yıldır İslam dünyasına örnek ve erişilmesi gereken hedef olarak gösteriliyor. Özellikle ülkemizde gelişmek, çağdaşlaşmak için tüm değerlerimizden kurtulmak gerektiği, Batı potası içinde erimek gibi bir yaklaşım topluma dayatılmaktadır. Tüm bu dayatmaların AK Parti iktidarı döneminde de hız kesmeden sürüyor olması dikkat çekicidir. Batı’nın hastalıklarını ve yanlışlarını tespit ve topluma aktarma konusunda çoğu zaman aynı şeyleri düşünüyor olmamıza rağmen bu tespitlerin ardından AK Parti iktidarı tarafından AB’nin vazgeçilmez olarak gösterilmesini anlamakta insan güçlük çekiyor.
Suriye’deki karışıklıklarla birlikte milyonlarca insanın başta ülkemiz olmak üzere, Lübnan ve Ürdün gibi çeşitli ülkelere sığınmalarının ardından ister istemez Avrupa kapılarını da zorlamaya başlamaları karşısında Batılıların sergilediği tavır ve tutum Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ifadesiyle, “Batı’da insanlık ölmüş” değerlendirmesini gündeme getirdi. Bu noktada sadece AB ülkelerinin tavrını ifade edip ABD başta olmak üzere Rusya, Çin gibi ülkeleri dışarıda tutmak haksızlık olur. Çünkü bu ülkelerde milyonlarca insanın sefaleti karşısında kayıtsızlıklarını sürdürdüler. Hatta Arakan Müslümanlarına karşı Myanmar yönetiminin uyguladığı soykırım karşısında seslerinin çıkmaması, sadece olayları izlemekte yetinmeleri karşısında insanlığını yitirmiş olanların sadece Batı olarak nitelendirilmesi eksik bir değerlendirme olacaktır. Bu bakımdan dünyanın neresinde Müslümanlar zulme uğruyor, katlediliyor ise sözünü ettiğimiz ülkelerin sessizliğe bürünmesi, bu tavırları ile adeta katliamları destekliyor olmaları küfür cephesinin İslam ve Müslümanlara karşı ortak bir cephe oluşturduklarını gösteriyor. Bu bakımdan tüm bu gelişmeler küfrün tek millet olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.
Netice itibariyle Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, “Batı’da insanlık ölmüş” ya da “Avrupa’da durum vahim” başlıkları altında medyaya yansıyan haberlerle aynı günde AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik’in Meclis’te bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada, “ABD ile bazı sorunlarımız var ve AB şu anda en yakın istikrarlı bölgedir. Bu bölgenin demokratik, ekonomik kazanımlarını paylaşmak konusunda irademiz sürmektedir. AB’ye tam üyelik süreci bir devlet politikasıdır ve bir stratejik hedeftir” diyerek insanlığını yitirmiş Batı ile bütünleşme hususunda iktidar olarak bir fikir değişikliğine sahip olmadıklarını ve bu birlik ile bütünleşmek arzusu hâlâ muhafaza edilmektedir.
Bu noktada ana muhalefet partisinin de AB konusunda iktidardan farklı düşünmediğini CHP Sözcüsü AB Bakanlığı’nın TBMM’de bütçesi görüşülürken CHP Sözcüsü Oğuz Kaan Salıcı, “Hükümet, Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı’nı kurmuş ama icraat yok” sözleri ile iktidarın AB’ye girmek hususunda çabasını yeterli görmediklerini dile getiriyor. Kısacası, her fırsatta AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı tutumun düşmanca olduğunu iktidar sözcülerince dile getiriliyor ama iktidar ve ana muhalefet olarak ile de bu topluluğa girmek gerektiği savunuluyor. Bu yaman çelişki devam ettiği sürece Batılı olamadığımız gibi, Batılılara kendimizi beğendirme imkânı da olmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.