Yanlış, başka bir yanlışla düzeltilemez
Geçmişten günümüze toplum iki taraftan birini seçmeye zorlanmış, bir bakıma ikili bir sitem arzu edilmişti. Bunun için yasal ittifaklar oluşturulmasının önü kesilmişti. Bununla da yetinilmemiş, bir de 1980 darbesinin ardından yüzde 10’luk baraj getirilmiş, bir parti seçimlerde yüzde 9 oy almış bile olsa bir tek milletvekili bile çıkartamıyordu. Böyle olunca ittifak yapacak partiler bir partinin adı altında seçime giriyor, kendileri seçime girmemiş görünüyorlar, yani ittifak adına seçime giriliyordu. Neticede ister istemez seçimin hemen ardından seçilen milletvekilleri gerçek partilerinin çatısı altında yerlerini alıyorlardı. Bu uygulamanın gerekçesi ise yönetimde istikrarın sağlanmasıydı. Ama bu hedefe ulaşıldığını söylemek mümkün değil. Kaldı ki, yönetimde istikrar adına temsilde adaletin bir kenara itilmesi seçmen iradesine saygısızlık gündeme geliyordu. Bu arada yönetimde istikrar adına adalet bir kenara itilmiş oluyordu. Netice itibariyle geçmiş uygulama yanlıştı. Bu yanlığın iki sebebi vardı; birisi yüzde 10 gibi yüksek baraj, ikincisi ise partilerin kendi adları ile ittifak yapamamalarıydı. Bunun düzetilmesi gerekiyordu. Bunun için de öncelikli olarak yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, böylece bir adaletsizliğe son verilmesi gerekiyordu.
AK Parti iktidarının MHP ile birlikte Meclis’e getirdiği ve tartışmaların ardından kabul edilen medyada “İttifak yasası” olarak nitelendirilen yeni düzenleme yıllardan beri sürüp gelen bir yanlışı düzeltirken bir başka yanlışı gündeme getirmiştir. Bir bakıma bir yanlış başka bir yanlış ile düzeltilmek istenmiştir. Bu yaklaşım kanaatimizce doğru olmamıştır. Çünkü esas olan bir adaletsizliğin giderilmesiydi. Yüzde 10 barajı devam ettiği sürece yapılan düzenlemenin adil olduğunu söylemek mümkün değil. Denebilir ki, yeni yasada ittifaka giren partiler için baraj söz konusu değil, kaç parti ittifaka girerse girsin ittifak partilerinin oyları toplamı yüzde 10’u geçiyorsa ittifak partilerinin hepsi barajı aşmış sayılıyor. Yapılan da budur. Ancak ittifaka girmeyen partiler için yüzde 10 barajı devam ediyor. Bir bakıma partileri ittifak yapmaya zorlamak için ittifaka katılan geçmişte yüzde 10 barajının altında kalmış partilere ittifaka girmeleri karşılığında bir imkân sağlanmış oluyor. Bir başka ifadeyle yeni yasa bazı partileri ittifaka zorlamak adına rüşvet veriyor. Böyle bir uygulama ve yaklaşımın hukuk devletinde yeri olmaması gerekir. Bir baraj kalkmış ise tüm partiler için kalkmalıdır. İttifak yapanlar için barajın kaldırıldığı anlamına gelen bir uygulama, ittifaka girmeyen partiler geçerli değilse ortada ciddi bir adaletsizlik, bir çifte standart var demektir.
Önümüzdeki seçimlerde yeni yasanın uygulama sonucunu hep birlikte göreceğiz. Ancak şimdiden söylemek mümkün ki, bu yasanın hedefi toplumu eski deyimi ile sağ ve sol iki kampta toplamaktır. Bir bakıma yıllar öncesi yapıyı yeniden tesis etmek anlamına geliyor. Bundan belki yönetimde istikrar çıkabilir ama, temsilde adalet bir kenara itilmeye devam edilecektir. Bu ise bir yanlış uygulamanın yerine bir başka eksik ve yanlış uygulama ikame ediliyor anlamına gelir.
Bu noktada başkanlık sistemi gündeme geldiği andan, bu yöndeki anayasa değişikliğinin halk oyuna sunuluşu sırasında ısrarla yeni sistem ile yönetimde istikrarı sağlanmanın kesinleşmiş olacağı, artık koalisyonlar döneminin sona ereceği ısrarla vurgulanmış ve bu söylemlerle başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliğine oy istenmişti. Halbuki ittifak yasasının bu hali ile bırakın seçimlerden sonra koalisyonların gündeme gelmemesini, daha seçime bir yıldan fazla zamanvarken, ikili, üçlü ittifaklar oluşmuş, bunun sayıca daha artırılması için kampanya yürütülmektedir. Bunun sonunda da yönetimde istikrarın çıkması söylendiği gibi kolay olmayacağa benziyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.