Kampanya başlamadan ipin ucu kaçıyor
İktidar kanadı ve destekçisi MHP’liler her ne söylerlerse, ne yaparlarsa yapsınlar kendilerinin doğru yolda olduğunu, kendileri dışında kalanların her attıkları adımın yanlış olduğu gibi bir saplantının içindeler. Böyle olunca da, kendi yanlışlarını görme imkânları kalmıyor. Söz gelimi seçim yasalarında yapılan değişiklik ile ittifaka dâhil partiler için tek başlarına yüzde 10 barajını aşma hükmü iptal edilerek iki farklı baraj sistemi getirdiler. İttifakın aldığı oylar yüzde 10’u geçtiği takdirde ittifak partilerinin hepsinin de barajı aştığı kabul edilirken ittifaka girmeyen partiler için yüzde 10 barajı devam ediyor. Bu adaletsiz bir yaklaşım değil mi? Eğer bir ülkede seçim barajı varsa her durumda geçerli olması gerekmez mi? Seçim barajı doğru bulunmuyorsa bunun yolu da barajı kaldırmak değil midir? Niçin ille de partiler ittifak yapmaya zorlanıyor? Bu zorlama ile iktidar kanadının varmak ve elde etmek istediği nedir?
İktidar partisi ve müttefikinin dayatmaları ve haksızlıkları sadece bundan da ibaret değil. Şimdilerde partilerin belirleyecekleri Cumhurbaşkanı adayını dayatmaya çalışıyorlar. Söz gelimi Kılıçdaroğlu’na yönelik yoğun bir baskı uygulanıyor. İktidar sözcüleri sürekli olarak Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın karşısına çıkmaktan korktuğunu vurguluyor, Erdoğan’ın karşısına çıkamamak için çırpındığını tekrarlayıp duruyorlar. CHP’nin ya da bir başka muhalefet partisinin kimi aday göstereceğini belirleme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz? Kısacası, seçim kampanyasını çirkinleştirmek ve gerginleştirmek herkese zarar vermez mi?
Bir başka husus ise İYİ Parti’nin seçime girmeyi kesinleştirmek için CHP’den 15 milletvekilinin istifa ederek bu partiye geçmesine yönelik yapılan eleştirilerde de ölçü hepten kaçırıldı. Ne Güneş Motel hatırlatmaları kaldı, ne millet iradesinin yok sayılması ne de siyasi çürüme hali nitelendirmeleri. Diyelim ki bu transfere yönelik eleştiriler haklı. Bir de dönüp iktidar partisi ve destekçilerinin kendilerine baksalar değerlendirmelerinde insaf ölçülerini hatırlayabilirler. İYİ Parti niçin böyle bir yola girmeye kendisini mecbur hissetti? Bu sorunun cevabı çok açıktır. Bir partinin seçimlere girebilmesi için kongresini seçimlerden en az 6 ay önce yapması gerekiyormuş, İYİ Parti’nin seçimlere giremeyeceği yönündeki iddiaları günlerdir tekrarlayıp durdular. Bir partinin seçime girememesi kendilerinin işine yarayacağı heyecanını yaşadılar.
Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmek için yüz bin imza zorunluluğunu sanki kendileri getirmemiş, bu durumda olan partileri köşeye sıkıştırmak için insaf ölçüleri ve adalet duygusunu bir kenara kendileri itmemiş gibi saldırıya geçmeleri insaf ile izah etmek mümkün değil. Çünkü ülkenin iç ve dış şartları bir erken seçimi zaruri kılıyor ise bir takım partileri hazırlıksız yakalamak, aday göstermelerini bir takım şartlara bağlamak, bunun da ötesinde ikili baraj sistemini getirmek yoluna başvurulmamış olsaydı sanıyorum transferlere de gerek kalmaz, her parti imkânları için de kampanyayı yürütür ve sonunda millet ne derse ona razı olurdu.
Bu bakımdan yasal düzenlemeleri yapma imkânı tamamen iktidarın elinde ise o zaman ortaya çıkan haksızlık ve adaletsizlikten biraz olsun kurtulabilmek için bazı partiler çıkış yolu arıyorsa, bunu iktidar mensuplarının siyasi çürüme ya da millet iradesi yok sayıldı gibi nitelendirmek siyaseten haklı gibi görülse bile hakkaniyete uygun değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.